Ölümün gelişi
Sarı bir ışık zerresine tutunup yükselmek istiyorum göğe.
İkna etti beni, karanlık. Merdiveni dayadım zerreye varmak için: O toz, un ufak oldu. Bindim sırtına onun, Çağıran vardı beni, kalabalık kelimelerle. "Kirpiğine" konduk meleğin: Karanlıktı, o an içine asırları sığdırmıştı... -Araladım ellerimle önümdekileri-, Mavi bir deniz vardı ardında. Kimin gözyaşıydı ki? "Yetim mi, Yoksa öksüzleştirilmiş çocuğun mu.. Yaşarken ışığa yalvaran çocuğun mu?" Öylesine; Bir bulut mu olurdum artık, Yada başka bedende ruh mu? ... Kayıp mı olurdum yoksa, Ardımda kalanların vebalinde mi can bulurdum? Sahi, Benlik ne zaman vücut bulmaz? Ben yaratılmadan, yine benliğimin bilincinde miydim? Bilmiyorum... Tek gerçek o ışık zerresi gibi. Kalıcı ve girdap... Yaşam neydi? Ben kimim, Ya da ben kimler oldum Ve Kim olacağım. Kalp sadece uzvumuz mu? Benlik damarıyla ve yaşama hırsıyla Hayata ikna eden mi, Bencillik değil mi? Benliğime... |