Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 69.bölümü
öz söze eşitlensin özden gelsin söz sözde kalmasın hiçbir kelime kalbin dili olsun ses kalbe değmeyen dile değmesin kalbin safından öne adım atmasın hiçbir kelam.
birde ‘siz ey iman edenler neden yapmadığınızı söylersiniz…’ uyarısını.
birde ‘siz ey iman edenler, neden kalbinizden geçmeyeni dilinizden geçirirsiniz…’ ikazını iyi anlamalı
o zaman dille seslendirilen kalbin sessizliğinde demlenmiş olsun gönlün değirmeninde öğütülmeyen öğüt diye dile düşmesin bedeli ödenmeyen söz iddia diye ortaya atılmasın
susamış, hem de dudakları çatlayasıya susamış birini düşünelim onun su diye bağırışı kalpten gelir hasretin sesidir o avaz bedeli ödenmiştir su diye fısıldamaz susayan suyu çağırır suya doğru haykırır suya doğru akar
ifadesi kırık da olsa makbuldür bu hece susayanın ihtiyacıdır,iştiyakıdır aşkıdır su
su var … su var… bu tek hecede bir ömürlük bir reverans saklıdır tek nefeslik seste devasa bir varoluş sancısı kıvranır
kişi sevdiğiyle beraberdir cümlesi sadece Allah’la sözleşti diye elçi ne kadar sevse de eli yetişmiyor çare olamıyor suyu eriştiremiyor dudaklarına
sevenlerinin de onun susuzluğuna su yetiştiremediklerini görüyor sadece Allah’a verdiği söz geçerli O’na gösterebildiği bir sırla ayağa kalkıyor kalıbıyla değil kalbiyle var olmayı öğreniyor sevdiklerini ona sevdirenin Allah olduğunu öğreniyor
mutat sevme akitleri sona eriyor sadece Allah’ı seviyor O’nu sevmenin bedelini sevdiklerinin ve sevenlerinin çaresizliğiyle ödüyor sevdiklerinden vazgeçerek ispat ediyor sahihleşiyor sevmeler Allah’ım Seni seviyorum demeleri dilinden kalbine doğru iniyor
kimselere gösteremediği göstermek de istemediği bir sözleşme bu sessiz bir sırdaşlık elçiyi göklerin üzerine çıkaran onurlu bir ittifak yeryüzünün tüm parçalanmışlığını onaran haysiyetli bir senetleşme çileli bir akit bir o kadar da izzetli…
başkalarından koptuğu her defasında O’nu yanında buluyor alışık olduğu beraberlikleri bozduğu her anında, O’nun yanında olduğunu görüyor gözün görmesiyle değil, gönlün görmesiyle görüyor bu ince gerçeği
çilesi çekilen, bedeli ödenen bir beraberlik bu başka herkesten uzaklaşıp O’na yaklaşıyor elçi başka herkes çekiliyor etrafından
sahiden, Allah sevdiğiyle berabermiş bu defa elçi O’na kanıyor O’nunla doyuyor O’na kalıyor sadece O’nunla kalıyor yalnızca O’nda kalıyor öylece
* resul-i ekrem uhud’a ordusuyla giderken bir azılı münafık onu bostanından geçirmek istememiş ya muhammed… sen bir peygambersen şayet bostanımı çiğneyip geçmek sana helal olmaz… demiş yerden bir avuç toprak alarak ilave etmişti vallahi, bu toprağın başkalarını rahatsız etmeyeceğini bilseydim onu sana atardım
azılı münafığın bu küstahça hareketine sabredemeyen bir kaç müslüman onu öldürmek istedilerse de efendimiz bırakınız onu o, bir kördür kalbi kör kalp gözü kördür.
tebük harbi esnasında bir konaklama anında peygamber efendimizin devesi kaybolur bütün aramalara rağmen bulunmaz münafıklar derhal harekete geçerek eğer, muhammed gerçekten bir peygamber olsaydı devesinin nerede olduğunu bilirdi
bu sözlerini duyan efendimiz evet, vallahi, ben ancak Allah’ın bana bildirdiğini bilebilirim şimdi devenin nerede olduğunu bana gösterdi deve filanca vadide, yuları bir ağaca takılı vaziyettedir gidip arayın resul-i kibriya’nın dediği vadide tarif ettiği şekilde deve bulunur
münafıklar zümresinin muzır faaliyetlerinden biri de en kritik anlarda, müslümanları terk etmeleridir böylece onları sayıca zaif ve güçsüz durumda bırakmak morallerine menfi yönde tesir etmekti
uhud harbi esnasında baş münafık abdullah bin übey’in reisliğinde islam ordusunu terk eden bu münafıklar üç yüz kadar idiler islam ordusunun üçte biri kadar
bu hareketleriyle düşmana karşı müslümanların sayılarını azalttıkları gibi mücahitlerin moralleri üzerinde de tesir etmişlerdi bunun üzerine müslümanlardan bazılarında harbe karşı bir gevşeme hasıl olmuştu hatta, geri dönmeye bile niyetlenmişlerdi resul-i ekrem’in dirayeti Cenab-ı hakk’ın da inayetinin eseri olarak bu kararlarından sonradan vazgeçmişlerdi
aynı şekilde hendek harbinin en kritik anında münafıklar bize izin ver, evlerimize gidelim evlerimiz müdafaasızdır.diyerek peygamberimiz (s.a.v.)’e müracaat etmişlerdi
o sırada sa’d bin muaz hazretleri peygamber efendimizin huzuruna gelerek ya resulallah bunlara izin verme vallahi biz ne zaman bir musibete uğrasak sıkışık bir durumla karşı karşıya kalsak onlar hep böyle yaparlar
tebük seferinde de aynı şeyi yapmışlardı sefer için hazırlıklar yapıldığı sırada onlardan bir cemaat bu sıcakta sakın cihada çıkmayın diye müslümanların morallerini bozmaya çalıştıkları gibi efendimize de müracaat ederek sefere katılmamak için izin istediler seksen kadarına izin verildi
kur’an-ı kerim onların bu durumlarından şöyle bahseder ‘resulullaha karşı gelerek seferden geri kalanlar evlerinde oturdukları için sevindiler Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat etmek ise onların hoşlarına gitmedi de, bu sıcakta cihada çıkmayın . dediler
sen,cehennem ateşi daha sıcaktır de. keşke anlayabilselerdi bırak biraz gülsünler sonra çok ağlayacaklar bu onların kendi kazandıklarının cezasıdır.’
aynı seferde abdullah bin übey, münafıklar ve yahudi müttefikleriyle birlikte islam ordusuna katılıp seniyyetü’l-veda tepesine kadar gelip orada karargâh kurduğu halde, sonradan islâm ordusuyla gitmekten vazgeçti beraberindekilerle medine’ye döndü
kendisine tabi olan münafıklar yahudi müttefikleriyle döndüğü yetmiyormuş gibi mücahitlerin de cihat aşkını aklınca gevşetmek için şöyle konuşuyordu
muhammed güç durumda, şiddetli sıcaklarda çok uzak diyarlarda beni asfarlarla bizanslılar savaşacak herhalde muhammed bizanslılarla çarpışmayı oyuncak sanıyor vallahi, onun ashabını, bir sabah, ikişer ikişer iplere bağlanmış olarak görür gibiyim sanki
bu yıkıcı, müslümanları arasına fesat tohumu atıcı müslümanları ve resul-i ekremi küçümseyici muzır davranışlara rağmen efendimiz bunlara müşrik ve yahudilere karşı takındığı tavırdan farklı bir muamele farklı bir siyaset takip etmişti
çoğu zaman abdullah bin übey’i toplantılara çağırmış onunla istişare etmiş onlara karşı muamelesi hemen hemen her zaman af ve müsamaha çerçevesinde olmuştu
beni müstalık gazasında reisleri abdullah bin übey resulullah ve müslümanları kastederek hakaretvari konuşunca buna dayanamayan hz. ömer ya resulallah müsaade buyur da ibni übey’in boynunu vurayım.
resulullahın cevabı şu olmuştu hayır olmaz ya ömer işin iç yüzünü bilmeyen halk muhammed ashabını öldürüyor diye konuşmaya başladıkları zaman hal nice olur
öldürülmesini emredecek olursam onu öldürürler ancak çok geçmeden medine onun yüzünden pek çok sarsıntılara uğrar
yine beni müstalık seferi esnasında übey’in oğlu samimi müslüman hz. abdullah efendimizin huzuruna gelip ya resulallah, babamı öldüreceğini haber aldım eğer bu işi gerçekten yapacaksan bırak onu ben öldüreyim efendimizin (a.s.m.) hayır, ona karşı yumuşak davranınız aramızda olduğu müddetçe ona iyi arkadaşlık ederiz
resul-i ekrem ölümüne kadar übey’e son derece müsamahalı ve kadirşinas davrandı hatta ölümü anında bile ona iyilik etmekten geri durmadı gömleğini kefen olarak sarılmak üzere verdi başta hz. ömer olmak üzere bir kısım sahabilerin itirazlarına rağmen cenaze namazını da bizzat kıldırdı
resul-i kibriya hem abdullah bin übey’e hem de sair münafıklara karşı takip ettiği bu af, müsamaha ve iyilik yapma siyasetinin neticesi bine yakın münafık, hulus-u kalple gerçek müslümanlar safına geçmişti.
mescid-i dırar’ın yıktırılması acı bir misaldir onlar, bu mescidi aslında içinde ibadet etmek için deği islam cemaatının aleyhinde bazı fikirlerin geliştirilmesi bazı planların serbestçe kurulması için inşa etmişlerdi resul-i ekrem bu gayelerini bildiğinden derhal yıktırılmasını emretmiş emir, anında yerine getirilmişti
bir seferinde, münafıklardan bir grubun aralarında toplanıp gizlice konuştuklarını gören efendimiz hemen yanlarına varıp siz, şu şu maksatla bir araya geldiniz şunları söylediniz kalkın Allah’tan af dileyin ben de sizin için af diliyorum.demişti
kur’an-ı kerim onların bu durumlarını da bize haber verir onları gördüğünde cüsseleri hoşuna gider konuştuklarında sözlerine kulak verirsin onlar elbise giydirilmiş kütükler gibidir her gürültüyü aleyhlerine sanırlar
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
su diye fısıldamaz susayan şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
su diye fısıldamaz susayan şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ruhunda münafıklık duyguları ağır basan insanlar,içten çürüyen ağaçlara benzerler. Çok kez,bir ağacın içten çürümesi dışından nasıl farkedilmez'se,insanı içten çürütür münafık duygular. Harika anlatımlı bu değerli uğraşınız için size Zihin berraklığı,güç ve kolaylıklar dilerim. Selam,saygı ve esenlikler dilerim.
Yüreğinize ve kalemimize sağlık kutluyorum sizi Rabbimiz bizleri münafık olanların şerrinden korusun. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz (s.a.v.) yolundan izinden gitmeyi nasip eylesin inşallah. Selam ve dua ile Allah razı olsun
Değerli Kardeşim, Allah bizi bu kara kalplilerle eylemesin. Her akıllarınca uyanıklık saydıkları o derin uyku, açığa çıkardı içlerindeki kiri. Allah'ın vaadi yetmedi. Resûlullahın sözü yetmedi. İnşallah Cehennem yeter. Ebedî kelâm der, Allah Resulü bilir onları.
Değerli şairim sayfanızda güzel anlamlı kurgusuyla mükemmel eserinizi beğenerek okudum yüreğine emeğine sağlık kalemin daim ilhamın bol olsun selamlarımla kalın sağlıcakla
dünya gözünün görmediğini gönlün gözü görebilmeli, gönül gözü kör olanlara hiç bir şeyi kabul ettirmek mümkün olmaz...ifadeler içinde insanın adam olabilmesi için gerekenler tam tekmil hazırdı. Rabbim onları alıp, doğru olarak kullandırmayı tüm kullarına nasip eylesin... size de gönül ve zihin açıklığıyla bu mübarek çalışmayı hitama erdirmeyi nasip etsin inşallah... tebrikler ve selamlarımı iletiyorum Karaman ilinden...
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
çok güzeldi, çok acıklıydı, öğüt,sevgi ve iözlem vardı,Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla
Çok kez,bir ağacın içten çürümesi dışından nasıl farkedilmez'se,insanı içten çürütür münafık duygular.
Harika anlatımlı bu değerli uğraşınız için size
Zihin berraklığı,güç ve kolaylıklar dilerim.
Selam,saygı ve esenlikler dilerim.