vaha// . . . ey aklım, fikrimin topuk dikeni ruhumun çerçevesiz cinneti tara artık saçını bak sararıyor mevsim kararıyor aynalarda eksilttiğin siluetin… yüzgeci çürütülmüş yakamozmuş meğersem umut ışığından vurulmuş ateş böceği misali ben geceye çarptıkça gece de bana çarpıyor gözlerimin beyazını gözlerinin karasıyla usanmadan suladım sulamasına da gel gör ki bu aşkta da yine içimden öldüm dışımın titrekliğine saklanıp ve yine yanmanın, aldanmanın cünüp kitabındaki duasız besmele oldum adından önce adımların dile geldi ecelimi seçtiğim bir vahanın koynuna ecelim dedim ya.. haydi ne duruyorsun topla pılını pırtını ve git… git artık, canım daha fazla sen, daha fazla yaşamak çekmeden bakmayın nefesimin hala tuz, hala aşk ve özgürlük gibi koktuğuna gözlerim gibi yangınlarım da, sabrımın çakıl taşlarıyla suya gömüldü bir düşselliğin uykusu kaçmış mor kıyılarına usulca uzanmışken gecenin sessizliğini delercesine çocukluğum vurdu üç kez masaya sonraya bırakılmış öncelerimden sorgulandı gözümdeki emanet yaşım tomurcuklarımdan hala yaralı hala dumansızdı oysa külden çocukluğum ve etlerim kefaretlerimin iz düşümlerinde hala kordan ateş, hala çığlıktı kurtlanmış çürükler mangası gibi sefildi hafızam düşük yapmış masallarda hala çocukluğumu emziriyorum kaybettiğim tüm savaşlar aşkına mumyalayın alevlerinden artık ejderhaları fırlatacak ne renkli bilyelerim kaldı ne de mızraklatacak tanrıcıklarım ben bir varmış diyerek başladıkça masallarıma bir bir yok oldu kahramanlarım kutsanmamış aşk çukuruyum kanadıkça yarınlarıma kanımda boğuluyorum göz kapaklarımda ağlaştıkça melekler genzim bir o kadar toprak kokuyor ve filizleniyor nefsimde, nefesimde yutkunamadığım ölüm gözümün ferinde, dilimin neminde şifasız su ağrısıyım yağmur ektiğim, sağanak biçtiğim tüm aşklar kuruttu içimi Tanrım bırak artık geleyim bırak ta yanayım cehenneminde bağışlayansın bağışlamasına ama sen bağışladıkça bir nefes daha ömrüme ben kefensiz bir aşk ve tarifsiz bir ceset daha gömüyorum yüreğime… . . . // ilhanaşıcınisanikibinonsekiz |