15 TEMMUZ
15 TEMMUZ
Ağlamak ağlamak ağlamak. Ağlamak ne yaman çelişki. Birde insanların gözüne bakarak. İçlerine dokunup en hassas duygularının, ve kandırmak. En doğal ihtiyacını insanların avuçlayıp allayıp tükürüklü kelimelerle, iki sahte zeytin gözleriyle yağlayıp sunmak ırmak ırmak, inanca susamışlara ve açmışcasına yemek kandan yufkalar gibi ve içmek düşünmeden cennetten çıkma diye şarap elinde bir de kitap. Bekliyor bekliyorlar beklediler. bir rivayete göre kırk yıl kimine göre on yıl bekler üniforması otomatiği üzerinde tankların uçakların içinde inanmaya hazır bekleyenler yani öldürmeye. Ne erkek ne kadın ne de kız farketmez şişko sıska ya da cılız fakat görevdir görev kutsaldır öldürmek sürmek ölmeyenleri ya da süründürmek. Bu gibi zamanlarda tarihle beraber yürünür ölenler ölür, kalanlar güdülür gütmek için ekinleri insanları hayalleri yıkanır sel gibi akan kuru bir inançla göz çukurlarında kaynıyan kanla. Bakışlar boş gülüşler haram yağmaz kar dahi yağdırılmaz yağsa da yıkanır üzeri söndürülür. İçtiler kan şaraplarını içtiler güçlendiler kuvvetli ve dinç şölen ateşi yüreklerinde güneşin dalları ellerinde ağızlarından dökülüyor deli bir sevinç. Tüm köprüler ele geçirilecek fabrika bacaları söndürülecek devlet kurumları gasp edilecek gri renkte çiseleyen dehşet içinde ülke bir ucubeye devredilecek. Nedeni ayetmiş ..... ayet. İnançları içinde buzdan 15 Temmuz İstanbul akşam sıradan bir akşam sıradan İzmir Mardin Trabzon dan Antalya dan Sakarya dan tüm şehirlerinde ülkemin çöktü üzerine kasvet bulutları gök, kara, gökyüzü, kara, yağıyor dolu dolu top, bomba. dallardan düşen mermilerle dolu nefret. İhanetti bu ihanet vatana millete ihanet içtiği suya yediği ekmeğe bakkal amcaya Ayşe bacıya küçücük çocuğa uçan kuşa börtü böceğe ihanet. Anlayamadıkları, olmaz bizim üzerimize öyle her dikilen ceket. Bu kam, ( yüzyıl, asır/ zevk,murad) yirmi birinci kam, bir kadın, kamyon sürüyor, anamm, gelin diyor, gelin şehadete toplamış kamyon dolusu adam atılacak adımları vardı elbet seslendiler hep birlikte - Hey millet kalkın kalkın ayağa kalkın ram’ı olmayın bu necis aklın diye, duyulunca, fırladı sokağa kadını erkeği genci yaşlısı halkın yürüdüler köprülere havalimanlarına kalkan oldular mermilere yakın. Kılıçtan keskin kıldan ince aşkları büyüdü içlerinde adımları gürlüyor gök gürültüsü gibi düşüyor halkın erkekleri kadınları kızları kırmızıya boyalı bedenleri. Tek başlı tek yürekli milyon ayaklı kimi yaktı ekmek kazandığı tarlasını kimi siper etti borç harç aldığı arabasını kimi attı kendini altına ne edeyim, nasıl edeyim, bu demirden canavarı altedeyim diye. Otobüs, minibüs, kamyon, taksi, Çin seddine dönüşmüş tramvay kimi çıkmış apartmanın terasına, arenasına, tera-arena-sına teraarenasına kínalar yakmış saçlarına bak sen şunun anasına battaniye sallıyor uçağa vay anasına vayy. Kimi bakarken gökyüzü gürültüsüne bir boynuz saplandı betona hayın bir boynuz beton ki dayanamadı hayınlığa ufalandı gencimin bedeni parça parça dağıldı ülkemin köşe bucaklarına. Yüreği karanlık olanlara direnen benim halkımdı benim halkım biliyordu bu ülke şeyhlerin ve şıhların ülkesi olamaz diyen atasına sahip çıkıyordu bir araya geldiğimiz ya da dağıldığımız bir zaman dilimi diyordu. Kocaman nalın çivisi gibi haykıra haykıra direniyordu halk ordusu direniyor bir bir kurtarıyordu ülkemin şehirlerini bir bir kurtarıyor. Tüm şehirlerinde ülkemin ateşi ve ihaneti gördük Nazım ’ın anlattığı Arhaveli ’li İsmail’in hikayesinde ki biz de gördük ateşi ve ihaneti bu millet şeyhlerin ve şıhların müridleri olamaz diye sahip çıktı atasının sözüne kocaman nalın çivisi gibi Ömer Halisdemir ’i vurdular sürdü dehşetleri anca sabaha kadar. Bizde gördük ateşi ve ihaneti Bizde gördük Bizde yaşadık Neden hep karanlık Ülkemin kaderi. Toplumu kandırmanın en güzel yoluymus ağlamak meğer ne acayip işmiş ne acayip duygu serzeniş ha olmuşsun yirmi yaşında ha olmuşsun yetmiş aklın da başında yoksa eğer olursun bir ABD dolarına asker. ÜMİT NADİR ESİRCİ 29:10:2018 |