İçimdeki Ben / İnsanlık Borcumuyanırdım vapur düdükleriyle Haliç manzarasına karşı gerinirdim penceremden ne koktuğunu bilmezdim o zamanlar derin derin çekerdim içime mutluydum gün doğmuştu ya o yeterdi bana bir dilim salçalı ekmek eşliğinde kırmızı karyokalarımı kuşanıp Haliçe doğru koşardım düşe kalka ekmeğime ortak olurdu karıncalar diz yaralarımı çamur sarardı uzaktan bir martı yere düşen kırıntılara sorti yapardı Haliç kıyısında sallanırdı sallar ince bıyıklı Hasan Amca her zamanki yerinde kemikleşmişti nasırlı elleri kolay değil tabii ki kürekleriyle yarıyordu kara çamurlu deryayı her seferinde parasız binerdim bakardı garip garip boynunu büküp hafifçe sümüğünü çekerdi gözleri yaşarırdı bazen rüzgardan sanırdım acırdım paraları toplardım içimden gelirdi saymazdı bile yakası kirli ceketinin ceplerini karıştırırdı bulup yirmibeş kuruş uzatırdı -karşıya geçince simit al- derdi alırdım yarısını ona verirdim almazdı kızardım bırakıp salın kenarına kaçardım Karaköy köprüsüne kadar güle oynaya koşardım yarım simitimi bitirmeyip cebimde saklardım çünkü balık-ekmek kokusuna dayanamazdım buzlu su satan arkadaşım vardı çişi gelince tezgahını bana bırakıp giderdi sattığım sulardan pay alırdım her seferinde Hasan Amcaya borcumu öderim diye hesap yapardım ezan sesleri duyardım bilmezdim öğlen mi ikindi mi acıkırdım yarım simit iyi gelirdi su nasılsa beleş lakin yok mu şu balık kokusu yutkunurdum yorulurdum özenirdim balık tutmaya keşke oltam olsaydı üç bardak su parası vardı cebimde kaç paraydı ha tamam onbeş kuruş düşünürdüm üç simit parasıydı bir oltanın fiyatı on beş bardak su satınca alabilirdim Hasan Amca aklıma gelirdi vazgeçerdim borcumu ödesem bana yeterdi gün minarelerin ardına gizlenirdi geri dönerdim hava kararmadan evde olmalıydım geç kalmama kızardı babam Haliçin kıyısında beklerdim Hasan Amcayı asla başka sala binmezdim sırtından tanırdım hatta salını bile kürek çekişlerini de yanaşırdı birer birer inerdi yolcular gözgöze gelirdik hadi gel der gibi başını sallardı mahcup bir gülümseme olurdu yüzümde sevinirdim sol elim cebimde on beş kuruş avucumda utanırdım bakamazdım yüzüne karşı kıyıya yaklaşınca usulca düşürürdüm paramı kimse görmezdi acaba bulunca benim bıraktığımı anlar mı inerken Hasan Amca seslenirdi -hey çocuk yarım simidin bende kurudu acıkmışsındır al eve giderken gevele- alırdım üzülürdüm ağlardım gözyaşlarım ıslatırdı simidimi yiyemezdim sokak köpeklerine verirdim dost olurdum hemen büyümek isterdim para kazanıp çocuklara olta almayı düşlerdim kendi balıklarını kendileri tutsun diye avunurdum eve gidence tatil kitabımı çalışırdım "adam" olmalıydım olabilirim bir insanlık borcum var Hasan Amcaya adam olunca insanlık yapınca belki birazını ödeyebilirim Ferzan TOMRUK |