Hafıza şaşmaz
Hafıza şaşmaz
O toprak evin içinde Dışarı bakmak Önce basma ardında çêl harmana uzanır Önü düz çimene yayılır Yanda komşu evler Köy geriye doğru uzanır otuz kırk ev O pencere rüyama müdavim Annemin koşuşturması Koyunları çobana inekleri nahıra katmak Öğlene tandır yanacak onca kalabalık Ekmeksiz Büyük kız kardeşim küçükleri avutuyor O çaydanlık hep gözümde Babam iç sekide oturmakta Alt çaydanlık simsiyah üst demlik mavimsi Ara ara çatlamış boyalar dökük Gri bir alacada O demliği kaldırınca çaydanlığa yapıştım Üstüme döküldü kaynar sular Ne kadar küçüğüm ne kadar çok hatırımda O sabah ajansını dinlemedeyken unuttu beni Buralarda olsa kıyametler kopardı O çocuk pamuklara sarılırdı Kavga ambulans doktor koşturmaca Günün rütüninde işler akarken Ağlamanın acısı mı acının ağlaması mı Annem sumsukladı yaramazlığımı O bir şey olmazlar söylendi Sonra kara bir merhem sürdüler Tütün kâğıtları sara sara Uzun zaman bekledim kabuk tutmayı Ellerim sarılı gülmecesi olurken evin O ölmek denen şeyin sıradanlığı Hep yaşam telaşının içinde unutulurdu Yaşam zordu hem de çok zordu Ölümden tek şikayet kışın olması Koca köy bir mezarı zor kazardı Basma- Hayvan pisliğinin tezek hale gelmesi için yaymak Çêl - Tohumluk buğday arpanın gömüldüğü kuyu Coşkûnî |
Anıları böyle yaşatmak, organik kılmak...
Bugün gibi yaşadım ben de, cocukluğumdaki köyü,
o mavı isli çaydanlığı
"Gri bir alacada" :)
Fazlasıyla hüzünlendirdi güzelliği...
Teşekkürler, Ahmet bey.
Saygılarımla kutladım.