BARIŞ GÜVERCİNİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Barış Güvercinini yazdığım 20 Mart 2003 tarihinde George W. Bush yönetimindeki ABD devleti Saddam Hüseyin’in biyolojik silahlar ürettiği iddiasıyla Irak’a savaş düzenlemiş, Irak halkına zulüm etmeyeceğini vaat etmiş, lakin sonrasında mazlum halkın canına, namusuna göz dikmiş ve yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yerlere atıp yakmışlardı. Bu şiirimi o tarihte mazlum Irak halkına ve savaşta barışı savunan "Barış Güvercini" diye hitap ettiğim barışseverlere ithafen yazmıştım.
Hangi milletten hangi ırktan olursa olsun savaşı istemek ve savaşa sebep olmak en büyük zalimliktir en vahşi zulümdür. Savaşlar hiç bir vakit mutlulukla anılacak görüntülere sahip olmamış, içinde en çok da mazlumların yok edildiği vahşet görüntülerini hunharca barındırmıştır. Dünya milletlerinin ivedilikle yapması gereken barışa ışık yakmaktır.
Yüreğimde bir hasret, bir özlem,
Sanma ki benim hasretim gurbet yolcularına Benim hasretim; el ele tutuşacağım dünya insanlığına Benim hasretim; din, dil, ırk ayrımı bilmeyen dostlara Benim hasretim, bir hiç uğruna kaybettiklerime Benim hasretim, barışa, barışa, Ah dostluğu yaşatan, özgürlüğü tattıran barışa Söyle bana savaş canlısı dost; Derdimi nasıl anlatayım sana? Nasıl anlatayım barışa, mutluluğa, geleceğe olan hasretimi, Nasıl anlatayım, söyle bana? Nasıl anlatayım sana, barışa olan susuzluğumu, Geleceğe bıraktığım bir tutam hayali, bir tutam mutluluğu, Dedim ya benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana savaş canlısı dost; En az yıldızlar kadar parlayan gözlerimle tutmadım mı mutluluğu? Şimdi neden kıskanırsın, geleceğe sevgi diye ektiğim huzuru? Dedim ya benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana savaş canlısı dost; Sen eğitmedin mi savaş için şu mazlumu, şu çocuğu? Şimdi neden kınarsın, kana susamış, gözünü kan bürümüş, Şu garip çocuğu, şu başkalaşmış neslini? Dedim ya benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana savaş canlısı dost, İstediğin nedir şu dünyada, toprak mı, su mu, can mı, kan mı? Ne bıraktın ki ne götüreceksin; uğrunda kanlar akıttığın, Adını da kalbin gibi kara koyduğun toprağa Söyle bana savaş canlısı dost; Demeyecek misin “Vatanım için bütün çabalarım?” O halde ben de soruyorum sana ey dost! Sordun mu vatanına? İstiyorlar mı bir hiç uğruna canlarının yanmasını, Sevdiklerinin, hayallerinin bir anda yok olmasını? Şimdi verebilecek misin bunun hesabını bana? Dedim ya benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana savaş canlısı dost; Sen vuracaksın bir milleti, Peki diğer milletler de yanmayacak mı? Bilmem, kalbi kırılmış Barış Güvercinleri, Ruhunun esiri olmuş bir inatçıyı amacından vazgeçirebilecek mi? Dünya buna şahit olabilecek mi? Dedim ya benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana savaş canlısı dost; Sen kimsin, sen nesin? Sen savaş yanlısı, ben Barış Güvercini, Anlaşmamız bu kadar zor mu; içindekilerle yalancı olmuş şu yalan Dünya’da Bir sözle kırar mısın benim nice Barış Güvercinlerinin kanadını? Hiç acımadan, vicdanın sızlamadan Dedim ya ey dost; Benim hasretim barışa, Özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Söyle bana şehit anası, anlat derdini, haykır dünyaya Nasıl doğurdun, nasıl büyüttün evladını? Hangi amaçla saldın evladını, kurban ettiğin hasret dağlarına? Akıt gözyaşlarını şehit anası akıt, Barış güvercinlerinin çırpınan kanatlarıyla uslanmaz dünya, Sen akıt gözyaşlarını şehit anası akıt; Patlat ortaya çıkmadan ateş toplarını, Söndür ortaya çıkmadan sönmesi zor ateşleri, Uçur gökyüzünde; barış, özgürlük, mutluluk füzelerini. Dedim ya ey dost; Benim hasretim barışa, barışa Ah özgürlüğü tattıran, dostluğu yaşatan barışa. Ne dersin; sence bulabilecek miyim geleceğe bıraktığım, Bir tutam mutluluğu şu yalan Dünya’da? La Rocca Rukiye Baldede Tarih:20.03.2003 Saat:19.30 |