NAZENİN BİR İŞÇİYİM BEN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir düş’ e mahal veren o köprü… Bir ayağı iken iklimin sağdıcı ve diğeri: Soyut bir rahleye uzanan yalnızlığın seyrüseferi. Bir izdihamsa duygular köküne sadık Bir itirafsa aşk Yanık teninde mevsimin Delişmen çığlıklar Rüzgâra eşlik eden Belki de devasa bir yalnızlık Hınca hınç dünyada saklı kozası yüreğin Meylettiği kadar sevgiye Köpüren deniz ve sultanı evrenin. Aşka kıymet biçen Seferi mabet Seyyah düşler Sakıncalı bir gülüş mü yoksa Matemin arka duvarına çakılı bir çivi Asılı ilk gençliğim Meğer ne kadar da büyükmüş ailem Yitenlerin nazarında hala çocuk Yitimin ekseninde ucu yanık mektup Bol keseden sevgiye boğuldum Sırtımda kırmızı paltom Doğduğum günden beri el üstünde yaşadığım Ellere karışmamışız bir zamanlar Eften püften neyse içimi işgal eden Ve korunaklı dünyam. Âlemin soluk yüzleri Hali hazırda özlem dolduğum Yandan çarklı bir varış Kaybolmanın metaneti Kayıp bildiğimse üç beş kişi Çocuk aklımla sevdiğim Sefasını sürdüğüm evrenin… Semada saklı varlığım ve yıldız kimliğim Çakan gözlerimde Çeken beni en derine Çelme takanların olmadığı bir dünya Kuytularda saklanmadığım Husumet nedir bilmediğim Hakkaniyet ile yaşayıp sevildiğim Hazanının henüz favorim olmadığı Hüzün bıçaklarının da kalaylamadığı… Örülü saçlarım Örgün eğitimde gidip geldiğim Okulumun yolu Vazife edindiğim her ders her kimlik her öğretmen Coşkunun vuku bulduğu Çalgı çenginin kaybolmadığı Varlıksa müsait büyümeye Sevgi ve inanç yüklü yüreğim meyyal iken Daha da çok sevmeye Bir katıksa edindiğim Bir kıtlıksa birilerinin esirgediği Kat ettiğim yolsa azıcık Gülüşlerim ve neşem sırnaşık. Hayaller uçuşan Pürü pak benliğim kaçışan Hayranlığım evrene Koştuğum yol asla da değil eski Sevdiklerim yakın hüzün uzak Henüz kaybolmadığım orman yolu Azınlık değilmiş hem o zamanlar insanlık Sarkacı evrenin sadık bildiğim dostlarım Ne riya ne sitayiş Doymadığımsa hayata dünden tescilliymiş yüreğim |