SUSURLUK GECELERİ
yürüdü
gecenin gelmeyen sabahına incitmek istemiyordu yağmurdan parıldayan ıslanmış Arnavut kaldırımlarını ve yanında dört ayak sesinin salladığı iki gölgeyi Tüm dostları ilk çisiltilerle bir bir sessizce terk etmişti şiir soluyan Susurluk parkında o meşenin altındaki masayı sonra yıldızlar daldı gitti karanlıklara ve yapraklar ıslak ıslak döküldü omuzlarına şiire doydukları geceydi ne güzel dizelerdi onlar bir yudum şarap, bir yudum şiir bir Nazım, bir Ahmet Arif, bir Edip bir Cemal ve de Atilla, Murathan tek tek katılmışlardı bu sohbete ve esen rüzgarla coşmuştu Hasan Hüseyin üç kişi kalmışlardı gecenin aydınlığa koşusunu bekleyen terk edemiyorlardı gecenin son demlerini genellikle bu gecelerin finali garajda ayrancı Şükrüydü yoksa uyku tutmazdı nar gibi kızarmış Susurluk tostu köpük köpük Susurluk ayranına İyi geceler demezlerse ve sonra tekrar yürüyüş sevdaları uykuya yatmış kasabanın karanlığına |