LAVANTA KOKUSU
Gitgide büyüyor somurtkan yüzlü sancılar,
Kederli havalarda, Kasvetli dünyanın derdine mihnetine, İster istemez canına dişine takıp, Alışıyor insan; İçi kan ağlasa da, bedeli ağır olsa da, Yüzünden düşen bin parça olsa da. Her hayat, her ev sır dolu kapalı bir kutu değil midir? Mutluluğa ya da hüzne açılan. Şimşekler çakıyor, Ardı sıra yağmur. Sonra toprak kokusu, Çimenlerde çiğ. Güneşin değdiği yerlerde loşluk. Kuş sürüleri çığlıklar atarak uçuyor. Havayı çekici kılıyor enfes lavanta kokuları, Bu sakin sahil tek olmazsa olmazım. Sevinçler desen, Yüreğe sığmayan pupa yelkenli bir gemiden farksız, Ağırdan alıyor işini akreple yelkovan. Susmayı yeğliyor bülbül, Aklına gelen besteyi dizginliyor kalbi. Boğucu karamsar düşler debelenip dururken, Katlandıkça katlanıyor düşünceler. Duygular kınından çıkıp, Kabarırken arada sırada; Güneşi körükleyen aşk, Solgun, köhne bakışlarda filizleniyor. El yordamıyla yaşanan hayat, Kökünden sökülen bir ağaç oluyor gitgide. Şimşekler çakıyor, Ardı sıra yağmur. Sonra toprak kokusu, Çimenlerde çiğ. Güneşin değdiği yerlerde loşluk. Tozu dumana katarak dört nala koşuyor atlar. Gözlerimi kapıyorum, Rüzgarda lavanta kokuları ne hoş; Tabi mutlu olup hayal etmek te. Orhan ŞENTÜRK |
Saygı ve selamlar.