ÇOBAN ENDYMİON
Çok eski adıyla,
Latmos dağlarında, Bu günkü adıyla, Beşparmak Dağları’nda, Endymion adında bir çoban yaşarmış. Genç ve yakışıklı Endymion’un, Tek sahip olduğu şey, kavalıymış. Kavalı onun tek sırdaşı, tek dostu imiş. Keçilerini,koyunlarını, Kekik, yavşan, yarpuz kokulu, Beşparmak Dağları’ nda otlatırken, Çoban Endymion’da , Kavalının sesleri ile, Sevincini, özlemini, Karlı dağların doruklarıyla, Yemyeşil çimenlerle, Bulut bulut yapraklarla kaplanmış, Ağaçlarla donanmış ormanlarla, Buz gibi çağıldayan derelerin, Cıvıl cıvıl öten kuşların seslerini, Buluştururmuş.... Bu ıssız ulu dağlarda, Endymion’un, Erkek güzeli bedenini, Ne gündüzleri kavalını çalarken, Ne geceleri, Taze çayırlara sere serpe uzanırken, Kimsecikler görmezmiş. Yalnız ay ışığı görürmüş onu... Ay tanrıçası Selene... Tanrıların tanrısı Zeus ile Pandia’nın kızı . Zeus’un biricik kızı Selene... Baka baka gönül vermiş, Çoban Endymion’a... Helios, Gökyüzündeki yolculuğunu bitirdiğinde, Selene kendi yolculuğuna başlarmış. Gümüş bir savaş arabasıyla, Gökyüzünü dolaşırmış. Solgun yüzlü güzel bir kadınmış Selene. Başında yarım ay, Ve elinde bir meşale ile, Bir çift atı veya öküz tarafından çekilen, Gümüş renkli, Bir savaş arabasına binermiş Selene. Ay tanrıçasıymış Selene ... Gündüzleri, Periler ile ormanlarda dolaşırmış. Geceleri ise parlak ay arabası ile, Yıldızlarla kaplı gökyüzünü, Bir baştan diğerine katedermiş . Hafif ay ışığıyla, Aydınlanan yerler haricinde, Karanlıkta uyuyan Dünya’ya bakarmış. Her gece bu yolculuğu yaparmış Selene. Bu seferlerden bıkmazmış. Gözleri önünde açılan, Derin uykudaki, Dünya’ya olan hayranlığı ise, Hiç mi hiç azalmazmış. Bir akşam, Sessizce manzara seyrederken, Ay ışığıyla aydınlanan, Yemyeşil otlarla kaplı bir tepede, Yüzünü gökyüzüne çevirmiş uzananan, Çoban Endymion’u görmüş Selene... Uyurken gördüğü Endymion’un, Güzelliğine hayran kalmış. İçini tuhaf hisler kaplamış. Onun yanında olmayı arzulamış. Gümüş arabasından yavaşça inerek, Dünya’ya, Her şeyden habersiz, Düşlere dalmış çoban Endmion’un, Bulunduğu yere süzülmüş, Müthiş bir sessizlik hakimmiş, Ve uykusunda homurdanan, Dev bir yaratık gibi ses çıkaran, Çam ağaçlarının, mırıltısından başka, ses yokmuş. Selene, Genci bir müddet izledikten sonra, Eğilerek hafif çökmüş. Çoban Endymion, Tanrıçanın dokunuşuyla, Uyanır gibi olmuş. Uykulu gözlerle etrafına bakınmış. Bu dünyaya ait olmayan, Parıltı karşısında şaşkına dönmüş. Ay tanrıçası Selene, Baka baka gönül vermiş, Çoban Endymion’a Her gece üzerine eğilir, Gümüş rengi ışıklarıyla, Sarar sarmalarmış. Tanrılar, Kendileri gibi ölümsüz bir varlığın, Bir ölümlüyle, Böyle evlenmelerine içerlemişler. Sevginin, Çoban Endymion’a , Ölümsüzlük vereceğinden çekinmişler. Zeus’a, Kızının bir ölümlü ile buluştuğunu, Ona aşık olduğunu, Görevini aksattığını söylemişler, Ve çoban hayatını istemişler. Bu sırada ay tanrıçası Selene, Gökyüzünden, Sevgilisi çoban Endymion’u İzlemekteymiş. Endymion ise çıkartmış kavalını, Ve başlamış çalmaya..... Çaldıkça Selene mest olmuş , Ve ışıklarıyla sarmış gene , Çoban Endymion’u. Aynı vücutta tek beden olmuşlar. Zeus ise bütün gece, Kızını ve çobanı izlemiş. Aslında oraya, Çobanın hayatını almak için gelmiş, Ama kızının, Çoban Endymion’u, Nasıl sevdiğini görünce, kıyamamış. Çoban Endymion’u, Ufacık bir hale getirip, Onu, Beşparmak Dağları’ndaki, Bir ağacın kovuğuna gizlemiş. Canını alamayacağı için de, Onu, Sonsuz uykuya yatırmış. Selene ise, o günden sonra, Dolunay halinde, Yeryüzünü aydınlatıp, Biricik sevgilisi çoban Endymion’u, Arayıp durmuş... Bir başka söylenceye göre de, Ay tanrıçası Selene’ye, Aşık olan çoban Endymion’u, Tanrılar cezalandırmış... Tanrıların, Çoban Endymion’a verdiği ceza, Kaderini bilmekmiş.... Gelecekte neler yaşayacağını, Yarın ne olacağını bilmek... Bundan, Daha korkunç bir ceza yoktur dünyada... Ölümden beter bir ceza vermek için, Tanrılar, Böyle bir şey düşünmüşler. Ay tanrıçası Selene ile Çoban Endymion’a, Yazık etmişler..... |
Çok güzel öykülenmiş..
Saygı ve selamlar..