SIR
Soğuk bir şehrin hiçliğinde,
Nahif bir yürek yaşarmış... Her gece bölük pörçük rüyalardan uyanıp Eski bir hayale ağlarmış... Dualarına emanet edermiş yorgunluğunu Sabahın ışıkları gizlermiş gecenin izlerini Bir ses duyarmış derinden... Gördüğün düşü unut! Sen artık acıyla hem halsin. Uyan ve masum ebrarı avut... Şehrin öteki ucunda ise mağlup bir nefer, Asude bir bahara aşık, İçinde kopan fırtınalardan Ve dağılan hayatlardan bitap Kaybolan bu sırrı ararmış... -Yoksa sen, sırrın bekçisi misin? Seni yıllardır tanıyor gibiyim. Omuzlarında ki izlerden, Ve gözünde hapsolan ferden Anladım, tanıdım seni... Üzülme artık! Belki de onca çekilen acı, Ve geçip giden yıllar Bu sırra ermek içindir. Hem bilmez misin ki Tutsak bir nefer Ve karışık bir gönül Bir sırra eremezler! Sırra ermeler ancak Kadere rıza iledir. Gecenin siyahıyla gizlenen sır Yahut sırra vakıf bir hayal Belki bir ömür beklemek gerek Kim bilir, belki de bir asır... |