Yamaç Göçmen Kuş
Güneş alçalırken karşı tepeden,
Gölgesi düşüyordu, Yamaç’ın; Omuzunda bir kuş ile balkondan, Salonun orta yerine ortada bir gölge Ve arada bir yerde annedir, Neriman Sahneye seyirci çaresiz elleri göğsünde Arada kalmış bir anne, Neriman - Yamaç oğlum ! Seslendi annesi kuzusuna, Çaresiz bir unutkanlıkla… İşitme engelliydi Yamaç oysa ! Susuyor çaresiz yeniden Susuyor kaldığı aralıkta Dağıldı dağılacak inci kolye… Sıkıyor ellerini sıkıyor gerdanında İşte bu dik yokuşta bu heyula ondört katlı bir binanın onüçüncü katı Tıpkı bir dağın her rüzgarda Biraz biraz ufalanan yamacı Çocuğun adını böyle koymuşlar Bu yamaçta, bu balkonda ahlar Seyirle geçen hayatı ufalıyor, Yamaç İşte bu ondört katlı binanın Onüçüncü katında oturuyor, Yamaç Kimsenin bilmediği bir dilde Tarifler veriyordu göçmen kuşa… “Bir zamanlar kemankeş yokuşuymuş bura Şimdilerde Kağıthane diyorlar buraya İşte şu gördüğün eski garaj Ve biraz ileride sütlüce bak ne kadar yavaş Şu yamaçları süsleyen beyazlıklar .onlarda; Martı festivali değil hepsi birer mermer taş, Eyüp sultan mezarlığı; sıra sıra üst üste taş Taş taş üstünde yer yok; üst üste, baş baş ” |
Emeğine yüreğine sağlık usta
____________________________________Selamlar