Her Sabah Her AkşamY...’den Deme öyle ne günaydın ne akşam Ölüyüm konuşsan bile anlamsız Tanrı kurban olsun senin ruhuna Sen hep böyle gel her sabah her akşam Güneşi kuşatmış karanlık benim Aşkını hapsetmiş bu çile benim Gülüşün umutsa sözün cennetse Cehennemde kalan sahipsizim ben Neler neler demiş yaşayıp ölen Bil kader hükmünün uyuzu bitmez Uyuz bir Tanrının kölesiyim ben Gölün çevresi var yeşil yapraklı Yolları asfalttan kaldırım taşlı Ayağına kurban bas üzerime Kokun sinsin yüreğimin düşüne Baharında kışı yaşayan benim Kuduz bir Tanrıyı taşıyan benim Yaylasından rüzgâr getiren yeller Köylerinde mezar bekleyen güller Tertemiz pınarın özü var sende Anladım Tanrının gözü var sende Kalıp şu başımda ışık yakarak Tanrıyı reddeden iman var sende Geçmedi yüreğim gönlümü benim Sen oldun zihnimde çözülmez bağım Arifim unuttum zamanı çağı Ateşi dumandan çevirip de gel Ölüyü mezarda diriltip de gel Bildiğim her şeyi kuşatan da sen Cahiller havlarken günde kaç kere Kuduzlar yal arar çilede bile Tapınır yüzsüzler bir yüz umarak Bana son vatanın kederiyle gel Daldan düşmüş sonuncu yaprak ile Bayrak bayrak üstümü örterek gel Nasıl bir çağdır bu nasıl hasrettir Kırk bin yıldan eski andan yenidir Sonsuzluk bu aşkın mühürdarıdır Deliler bu dilin tanıdığıdır Aklım fikrim yalnız senin derdinde Tanrı nasıl cahıl kalmış kendiyle Yeniçağın kapısında her masum Hakikat olsun benim de kusurum Bir ihtiyar yazı yazar genç ölür Bir idraksiz şiir yazar kim ölür Beyaz siyah kırmızı yeşil duman Zihnimde yedi yüzlük bir yangın var Göreyim durdukça seller diner mi Ummanlar kurusun bitsin işkence Sükutun bir merhem olmuş yarama Gözlerin ışıldar bugün yarına Lakin elbet gelir koca bir kıtlık Birbirini yerler Tanrı adına Göreyim durdukça seller diner mi Ummanlar kurusun bitsin işkence Gel düşünme gel dinleme okuma Göçmüş alem hep yığılmış üstüme Ben harap, içimde açan can sensin Kevserler pis kalır sensin besberrak Hatrın için sürer dünyada yaşam Sen hep böyle gel her sabah her akşam Rüzgarı kokusu gündüz gecesi Tavuk dua etse bile her tilki Yener Tanrı denen sözleri bil ki Kurtlar ve bizonlar konmuş tezgâha Kemikten şehirler hükmeder arşa Bakma bana öyle garip çaresiz Yara mı kapanır deşmeden yara Gözünde bir ozan isyanı saklı Deryada boğulmuş çocuk sahibi Çilen benden büyük nasıl susarsın Bilirim derdinle nasıl yaşarsın Nasıl bir tebessüm kondu yüzüne Böyle bir aşk yener işte ölümü Bana da toplattın mosmor külümü Gökkuşağı belirirken havada Gökten bir damlacık kadar büyüksün Bir ferahlık eser hep senden yana Sen de benim gibi böyle yaşarsın Dilsizsin ve körsün topal sağırsın Sen ki üstaddan kalmış son şuursun Bu yüzden gönlümde bir kusursuzsun Son duan olsun gözlerindeki nem Hükmünü görmeyene lanet olsun Niye sustun eğip başını gittin Yüz çevirme benden yetim öksüzüm Sensiz yokluk kadar hür ve köksüzüm Yalar ya yeni doğmuş yavrusunu Bir hayvan rahmeti isterim senden Cennet olur o an cehennem söner Tanrı da vazgeçer kalırsın bana Bir yârin dizinde düşler kurarım Gönlüme gülersin gözlerin güler Sen hep böyle gel her sabah her akşam Ölür senden önce benden de önce Kırışır buruşur biter bu zulüm Bir hayat doğarken ölür diğeri Aşkınla doğuyor ufukta güneş Sen aşktan bile büyük en güzel eş Dinle beni anlamasan da olur Tebessümün yetmiş cennet doğurur Sen hep böyle gel her sabah her akşam |
Saygılarımla.