Özgelecek
Ölüm; boğazımda bir soğukluk...
bacakların titremesi... bir sarhoşluk... karnımdaki heyecanlı sancı... ellerin titremesi... son nefesleri sayış... hiç beklemediğin anda gelen... bekleyiş... acı bekleyiş... pişmanlıklar... çokça pişmanlıklar... değiştirememek zamanı, geriye alamamak; en başa… özlenen anne... özlenen baba... özlenen kardeş... saate bakıp durmak... derin nefes... sanki son nefes... zoraki gülüşler... yaşadığın her şey... esen rüzgar... bir yağmur damlası kadar gerçek ve ani... bir damla kadar gerçek ve ani... belkıs’ın tahtı... bir yudum su... boğaz kuruluğu... hatırlı bir dost... söz verdiği günde gelen... damakta acı bir tat... bilinen... hissedilen... beklenen... sırtına dayadığın koltuk... bindiğin atın... içtiğin suyun... bekliyorum, bekliyorum saatimi... çaresizim… hem umutluyum, hem yaşıyorum korkunun en yücesini. her şey bitecek, battaniyem soğuk kalacak daim... bedenim soğuk kalacak daim… ne demişti rüştü onur; “ben ölsem be anacığım, nem var ki sana kalacak”… hakikaten ne var sana kalacak geriye ne bırakacağım? yalnızca hatıralarım… çerçevede birkaç fotoğraf ve ömrün boyunca göğsüne hançer gibi saplanacak bir acı… kalmayacak geriye hiçbir şeyim ne için yaşadım, ne için yoruldum yasımı tutan bir eşim olmayacak en azından kimseyi dul bırakmış değilim en azından dul kalan; hayallerim olur, hayallerim de çok sayılmaz belki hayal dediğim şey hüsn-ü kuruntumdur boğazım sanki ölümü bekliyor boğazım soğuk… ölüm, boğazımdan içeri halatını sallayıp sanki çekip çıkaracak ruhumu sanki kurtaracak bedenimden, ruhum özgür kalacak bedenim toprak bir eve taşınacak, ruhum özgür mü kalacak? boğazım kuru, içtiğim su nafile… boğazım kuru… 12.12.2018 |
Emeğine yüreğine sağlık
___________________________________Selamlar