Mutluluğa giden patika
Yaşam enerjisi.
Her şeyini belirler Yaşam enerjini aktive etmen lazım. Ve buna blok koyan insanlar vardır. Deli tipler, karanlık mekanların aşıkları. Bunlar farkında olmadan kaybolmuş tiplerdir. Kayıp kişilerle cep telefonunda, sosyal medyada, sokaklarda irtibat kurarsın. Kayıp kişiler ağırlıklı olarak cep telefonunda, sosyal medyalarda mevzilenir. Mesela aniden bir kadın seni arkadaş listene ekler. Gerçek hayatın bilgeliğine dalmamış kimseler bunlar. Gerçek hayati reddeden insanlar bunlar. Şeytanlar gibi mevziler açarlar, cepheler, ellerinde akıllı cep telefonu, odalarında bilgisayar… Safsan dediklerine inanırsın. Yalnızsan onlara sarılırsın. Canım ben öylesine konuşuyorum dersin, bana zarar veremezler. Tutar biri seni ekler, babasının cenazesi kalksın diye para lazım, para ister. Gey ameliyat olmak için (kadın olacak) senden para ister. Taylandlı kadın beni al diye yalvarır. Endonezyalı kadın senle evlenmek ister filan. Karşı tarafta öyle bir kadın vardır ki, hayal gücü muazzam, sana öyle yalanlar atar ki. Ben yazar olduğum halde, o kadar hayal gücüyle yalanları saydıramam. İnternet Tanrı ile samimi bağ kurmamış, kurmak istemeyen, Tanrı’yı takmayan insan dolu. Bu karanlık, deli tipler bir çılgın ağ sahibidirler, serpme ağ gibi, balıkçılar bunu iyi bilir, ben bir kez ortaokuldaki dostum sayesinde öğrendim, Samsun Kürtün çayında serpme ağ attım, arkadaş öğretti, harika bir tekniktir. Gerçek hayatta bir kedisi, bir köpeği olmayan, sokak hayvanlarına sahip çıkmayan, ne bileyim sokakta yüzlerce kedi var, marketten kedi maması alıp da şunlara vereyim diye düşünmezler. Bunlar Tanrı’yı takmıyor olabilirler, bunların insanlıkları, yürekleri olsa, bir gram merhamet sahibi olsalar yeryüzünde kendilerinden başka canlıların yaşadığını, onları bir taktir edebilseler… Yeşil mutlu çılgın çayırları…onlar üstünde çıplak ayak yürüyebilseler… göğe baktıklarında samimi olarak zınk diye Tanrı’yı hissetseler…bırakalım Tanrı’yı çok meşgul, kişi ateist olabilir, sorun yok; ama yüreklidir, ormana gitmeyi bilseler, güzelim ağaçların kokusunu içlerine çektiğinde yaşam enerjilerini, yaşamın enerjilerini hissetseler, doğanın, kozmik enerjinin merkeziyle irtibatta olacaklar. Martıları sevmezler, bir balık yediklerinde denizi hissetmezler. Bu kişiler kaybolmuş, karşı tarafa hadi gel birlikte bu rezil karanlıkta kaybolalım diyorlar aslında, yazışıyorlar, bir şeyler anlatıyorlar karşı tarafa, hayal alemindeler, sanrı, saçmalama… Sen bunlara açarsan ruhunu, kalbini, enerjini, senin yaşam merkeziyle bağlantıda kalmana blok koyarlar, asla muhatap olmayacaksın. Kadın netten sana yazıp durur, tımarhanelik delidir, usta yalancıdır, seni soymak ister, adresini öğrenmek ister, sana bankadan kredi çektirmek ister. Sürüp giden kıyamet gibi büyük bir delilik var, deli kadın, deli adam dolu net. Tamam, kadının biri sana netten yazdı, iyi biri, yalnız, sen de yalnız, sohbet edecek kadın yok, insan yok. Başlıyorsun muhabbete, kadın sana kendini göstermez, yalanlarını sürdürebilmek için. Kadının bir karanlık kalıbı var, senden ona uymanı ister. İşte bunu yaparsan bittin, eğleniyorum canım, takılıyorum, ciddi bir şey yok. Zehir içiriyor her saniye sana, anlamıyorsun, oyalıyor ruhunu. Şair; “gerçekten sevmeyeceksen meşgul etme” der. Oyalar, avutur seni. Böylece gerçekten seveceğini kişiyi asla bulamazsın. Gözün, yüreğin onu görmez, göremez, gözünü karanlık ağ esir etmiştir, gözünün ışığını, ruhunun ışığı ceset gibi bir tabutun içindedir, tabutta şehir mezarlığında. Ona zaman harcarsan senin için yaratılmış olanı kaçırmış olacaksın. Onun sana gelmesi için boş beklemelisin. Boş kalbini karanlık tiplerle doldurmamalısın. Zihnini yalancı ve sahte, sağlıksız bir insanla oyalarsan asla doğru insanla tanışma imkanı, zemini bulamazsın. Doğru insan netten asla bulunmaz. İş, yaşam çevrendedir, komşundur. Sana çok yakın biridir, fark etmezsin, fark etmek istemezsin. Nette karanlık tipler aklını, enerjini, emeğini almıştır. Asla kendine gelemezsin. Çünkü vakit kaybı karanlık insanlara kapı, kanal açmışsındır. Tutar da yazıştığın kadına, “sen gerçekten delisin, sen yalancısın” da demezsin, o zaman sana yazmayacağını bilirsin, sen yazışmak istiyorsun, burada hatalı sensin, hiç uğraşmayacaksın. Düzgün insanlar gerçek hayatta kendileri gibi düzgün insanlar bulur, sevgili olurlar, evlenirler. Asla yalnız kalmazlar, asla. Çoğu insan boşanır, kendi hataları yüzünden, yanlışları yüzünden. Bazısı haklıdır, kadını onu boşar. Kadınlar evlenir, çocukları olur, yaş ilerler ve bambaşka beklentilere girerler, çalışmak isterler, erkeklerinden ayrılmak isterler, başka bir şeyler denemek isterler, erkeğini gerçekten seven kadın yapmaz ki bunu, erkek de ona çok kötü şeyler yapmıyorsa. Milyonlarca kadın beş para etmez adamları sever, ona katlanır, peşinden koşar, adamın güzel dayaklarını yese de. Kadın giderse gitsin, yeryüzünü kadın doludur, takmayın kafaya. Netten yazdığın kişi yaşam enerjini bozar. Onlar yeni şeyler öğrenmek istemezler. Git yoga yap; yapmaz. Git meditasyon yap; yapmaz. Her sabah koş; koşmaz. Git namaz kıl; kılmaz. Zaten bunlardan birini yürekle yapsa bambaşka biri olacaktır. Gelişecektir, yalnızlık sorunu olmayacaktır. Gerçek dostları olacaktır gerçek hayatta, sevgilisi olacaktır yürekli, evlenecektir. Hepimizin, aklı başında insanların bildiği gibi yaşam bereketlidir, çok cömerttir, her şey vardır yaşamda, ne kadar çok kadın, hepsi birbirinden farklı, ne kadar güzel kadınlar, kızlar ve ne kadar çok güzel adam. Yaşamın bize sunduğu nimetler. Kişi kaybolmuş, enerji merkezleri nedir zerre bilmez, sağlıklı beslenmez, tv seyreder, dizi, uyuşmuş bilinçle yaşar, gerçek yaşam enerjisinin yüzde biri çalışır sadece. Çık bakalım bu sabah sekizde asfalta bütün gücünle son sürat koş. Bunu her gün ruhun ve yüreğinle yap, fiziksel olarak…bambaşka biri olursun kısa sürede. Kişi gerçek enerjisiyle, büyük enerjisiyle, kendi ruhuyla ve yaşamın ruhuyla (kozmik enerji) bağlantı kuramıyor, düşünce merkezi sağlıklı çalışmaz, azmi yoktur, tembeldir, kolaycıdır, kendini aşmak için çabalamaz, kendini yeterli ve güzel görür, egosu vardır, benliğine tapar. Şeytani düşünceler, akış ve alışkanlıklar geliştirir, bağımlılıklar. Bir kayboluş geliştirir. Böylelikle karanlık bir tip olur. Bunlar yaşamdaki kara deliklerdir, karşına geçer, bir şeyler der, inanırsın, şeytan karşına güzel bir genç kız olarak çıksa anlayamazsın ki onun şeytan olduğunu. Beni kimse oyalayamaz. Çünkü ben onlarla uğraşmam. Yaşam enerjinin kontrolünü sağlamalısın. Kontrol sende değilse başkalarındadır. Sen köşeye kıstırılmış birisin, yaşam enerjini kıstırılmış, tabi yaptığın yanlışlar da var, çalışmaktan kendine vakit ayıramıyorsun, bu kutsal enerjinle yaşamın enerjisini buluşturmanı engelliyor, ne kadar deli tip varsa elindeki cep telefonundan sosyal medyadan sana ulaşıp seni esir alıyorlar. Ben çok uzun yıllardır kadınlarla, kızlarla netten yazışmaları bıraktım. Bu ilişkiler sağlıklı değil. Zararı çok. Sürekli kendini geliştiren, farkında biri asla üzülecek şey yaşamaz, öyle şey görmez, arı gibi, karınca gibi meşguldür değerli şeylerle. Allah’ın isimlerini zikreder mesela. Sokak hayvanlarına yiyecek alır verir mesela. Boş durmaz, bir yaşlının işini halleder, birilerine yardım eder, birinin eşyasını taşımaya yardım eder. Babam içmezdi, Almanya’da 4 sene çalıştı, orda içerdi. Onun içki içtiğini hiç görmedim. Babam pislik tek şey yapmazdı, yalancı değildi, sinirliydi; ama ailesi için gayret ederdi, kahvede okey oynamazdı, komşulara yardım ederdi, kimsenin takmadığı; ama herkesin çamur yüzünden geçemediği çamurlu patika vardı, oraya birlikte betondan taşlar döşedik. Toplum, mahallelerdeki bireyle sorumsuzdur, sorun vardır orada, çözmek istemezler. Umursamazlar, gayretleri yoktur, sorun çözmek istemezler, bunlar gerçekten yaşamayan, alt düzey insanlardır. Mutluluk nasıl olur? Biriyle yazışarak değil. İnsan kendini, doğayı ve hayatı keşfetmediği için, aydınlanmadığı için tutar deli gibi birine yazar durur, hayatının büyülü çıkışını onunla yapacağını düşünür. Net koca arayan kadınla dolu, boşanmışlar, hiç evlenmemişler, evliler vs. Tamam, derdin olabilir, evlenip rahat etmek isterler, yaşlanınca yalnızlık zor gelecek, bir erkek lazım sana; ama önce düzgün biri olacaksın tatlım. Senin füzyonuna bazıları kapılır; ama onlar da uyanır. Nükleer bir kötülüksünüz. Cehennemin tekisiniz. Kayıp parçacığı karşı tarafta bulamazsın; zaten kayıpsın. Sen bir kara deliksin. Kimse yoğurdum ekşi demez, herkes kendini harika insan olarak sunmaya çalışır, özellikle nette. Her ay 7 kitap al oku. Her ay nitelikli sinema filmleri izle. Nette bedava, yüzlercesi var. Her ay yüz şiir oku. Her ay yeni müzikler keşfet. Resim yapmaya başla. Heykel. Ne bileyim hobi büyülü şeydir. Sen şu an hobi alanında uzaktasın. Sürgün edilmiş bir esir gibisin. Sen harika birisin. Ama kendini değiştirmen gerekli. Benim hayatta hiçbir planım yoktur. Yaşam enerjisi, ritmi, müziğine uyup hareket etmektir gayem, kendimi ressamın tuvali gibi, sanatçı gibi görürüm, tuval ömrüm, tuval güzel şeylerle dolmalı. 50 tavuk aldım, hobim bu. Bu büyülü bir şey. Beni mutlu ediyor. Kendi evrenlerini inşa etmemiş, edememiş bireyler mutluluk, huzur denilen şeyleri karşı tarafta arar, onlar nette birilerini arar. Her saniyede, tek günde insanı mutlu edecek milyon şey vardır. Unutmayın, yaşamda mutluluğu ağırlıklı olarak beyninde hissedersin, bu bakış açındadır. Dışarıda değil, birinde, bir şeylerde değildir. Kalbindedir, beynin içinde büyülü bir biçimdedir. Kanında kelebek gibi gezer, atar yürek çırpar durur sisli dağlar gibi, yağmur yiyen sokaklar gibi. Aydınlanmış kimse, enerji merkezleri sağlıklı çalışan bireyler sürekli harika hissedecek şeyler görürler, öyle şeyler yaparlar. Mücadele ederler, bazı engelleri aşmak için çalışırlar, yapıcıdırlar. Toplumun iyiliği için mücadele ederler. Kişisel çıkarları için değil. An’ı yaşarlar. Bunu yapmayı ihmal etmezler. Mutluluk, huzur andadır, bakış açında, farkındalığında. Gelecekte, geleceğe dair düşüncelerde, hayallerde değildir. Bilgeliğindedir mutluluk. Her anını değerli bir sanatçı gibi yaşıyorsan, her anını böyle değerli görüyorsan sen ilerliyorsun demektir. İşim olsun; oluyor, evleneyim diyorsun; evleniyorsun. Benim anladığım insan nankör. Geberince mi aydınlanacaksın. İç görü sahibi olacaksın, yaşamın mükemmelliğini idrak edeceksin? Hayatı taktir etmeyi bilmiyor, bilemiyor. Bir şeyler elde ettikçe körleşiyor. Bir karavan yapacağım. Dağlara gideceğim. Hiçbir zaman evim olmadı; olmasın.Tek odada yaşıyorum. Hiçbir zaman kadınım olmadı; olmasın. Bir kızla evli olmak; nedir; bilmem. Gerçekten sevilmek; lüzumu yok. Yalnızlık sihirli etkimin, büyüleyiciliğimin bereketli toprağıdır, merkezi dağlarıdır. Adamlar kadınla aylar yıllar geçirmişler. Ondan ayrılıp başkasını arıyorlar. Ev almışlar, satıp yenisini alacaklar. Araç almışlar. İsveç’e gidecekmiş. Antalya’da otele. Benim hayatta ‘benim’ diyeceğim bir şeyim olmadı, olmasın. “Ben,” ne kadar sahte, kör bir kavram. Gelişmek için her şey benden esirgendi. Yaşamadım, bilmedim o şeyleri. Onlar bana verilseydi ben diğerleri gibi kör olurdum. Açlık; sonsuz derinliklere, kozmik enerjinin büyülü atmosferine dalmamı sağladı. Çektiğim açlık! Acılara sabretmem. Azmimi, mücadele gücüm. İyimserliğim. Gayretkeşliğim. Tanrı’nın eseri. Yaşamımın kontrolü bende olduğunda ben kendimi öldürdüm, sonra yaşamımın kontrolünü Tanrı eline aldı ve bana gerçekleri gösterdi tek tek, rüyalar…binlercesi… Ruhsal görüler…gelişen merhamet… Benden bağımsız çalışan dudaklarım, zikre tutulan yüreğim…motor gibi Tanrı diyen…eriyip gitti yalancı varlığım, ‘ben.’ Dağları hayal etmek bile yetiyor bana. Dağlar orada ve onlar dağlara dönüp bakmıyor bile. Ben yangın yeri gibiyim, dağları hayal etsem bile. Geberiyorum oralara gitmek için. Gidemiyorum! Tek ağaca baktığımda inanılmaz hissediyorum. Ağaçlar bir mucize. kediler, nefes alabilmek. Bu ayarda, hassaslıkta…hissetmiyorlar… Kendilerini, ötekini, doğayı… Böyleleri, bu kabalar kaybetmeye mahkumdur. Ne kadar güzel yemekler yersen ye, doymazsın. Ruhunla bağlantı kursan tek haşlanmış patatesin lezzeti büyüleyici gelir. Salataya iki soğan doğradım bu gece, zeytinyağı kattım, tadı sihirliydi. Yağmurda ıslandım, kahve arkadaşa hediye ettim, birlikte içtik, üşüdük. Sigara içtim. Mini etekli kızlar geçti kaldırımdan, içim gitti. Patates kavurması sihirliydi kırmızı pul biberle. Çok az yedim doydum. Yediklerimi ruhumla hissederim çünkü. Közde pişmiş… patitis. Sokakta küçükken ateş yakar patates közlerdik… Arkadaş, sen koca adamsın şimdi, tek közlenmiş patates yedin mi, onu küçükken yaşadın mı, şu an…yaşasan… arkadaş tek patatesin hakkını veremiyorsan, ona teşekkürü bilmiyorsan, bu ne yüce bir yiyecek demiyorsa beynin…sana ne demeli… Aç kalan insan… Kendini terk etmesini bilen insan… Kendini tatmin etmek için başkalarını ezmeyen insan… Nefsi peşinde koşmayan insan… Merhametli insan… Ben henüz olmadım, gelişmeliyim, daha iyi biri olmalıyım, yanlış şeyler var bende diyen insan… Her gün güzel ve iyi şeyler yapmak için gürül gürül nehir gibi akan hayatın enerjisine yardım eden insan, katkı veren insan… Yaşama lazım olan insan. Aşık olunacak insan. Söz söylesem anlamazlar, kızsam kızarlar. Sert konuşsam kırılırlar. Ne edeyim, yüreğimle, beynimle, kanımdaki kelebeklerle, ruhumdaki atlarla bionerjimle iyiliklerini diliyorum bazılarının. Sevgi! Sonsuz iyilik. Sürekli olarak daha saflaşıyorum, sadece ve sadece o kadınların, o adamların iyiliğini diliyorum. Buna, bir dileğe ihtiyaçları var çünkü. Fark et ki hayattaki son günün. Öyle bir yaşa. Farz et ki 30 yılın hapiste, karanlık bir hücrede geçti. O adamların ne hissettiğini kavramak için ille gerçekte hapse girmen gerekmiyor ki? Bir hayal et onun acısını! 04:47 15 ekim 2021 cuma İsa Kantarcı |