Bir Kuru Ekmek Kavgası
Hiç kurumuyor
Zaman tarlasında ayrık dünleri çapalayan Saat kulesinin sırtının teri Gidişinin ela renkli sessizliğini Tok kornası ile ovalıyor gemi Karanın dilinde denize açılan bir ağıt Oşartarak karaya geri köpüren bir deniz Diz dize oturmuş dedikodu ediyorlar Sırtını dönüşünün Sermayesinden bahsediyorlar Zengin sensizliğin mengenesinden sızan Yağlı bir ekmek kapısı İskeledeki bankta Tuzlu yollarını bekleyen işçiliğim Düşüncemin alın teri Çil çil yevmiyeyle her gün aldığım Bir dilim francala hayalin ve Yarım şişe gözümün ayranı şiirim Kaç ramazan böyle geçti Ne iki satır fitre getiren kayık var Ne yelkenlerde yüzünün zekatı kara kalem gülüşün Ne de senede iki kere geleceğini haber veren Martıların bayram şekeri ötüşü Birde üstüne Deste deste yeşil ovalar Top top desenli meralar dururken Seni getirecek çarşaf denizleri dörde bölerek Paydos zilini çalıyor işveren kaderin makası Şimdi umutsuzluk zaptetmeden zihnimi İşe girmeliyim Ya hava Ya kara Yada demir yollarından birini beklemeliyim Avare şiir yazılmaz Benimkisi Sigortasız Bekleyişimin Bir kuru ekmek kavgası |