Yandı Gönül Çırası!..
Bir söyle bin Âh işit, bu mudur alın yazım;
Kimselere geçmedi, ne niyâzım, ne nazım; Yetsin artık yalnızlık, yüreğe sevdâ lâzım; Kederleri başımdan, savmanın tam sırası; Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!.. Türlü oyunlar ile çemberini çeviren; Her türlü olurumu, olmazlara eviren; Diktiğim fidanları, bir nefeste deviren; Feleğe usûlünce, sövmenin tam sırası; Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!.. Bir avuç eşe-dosta, tez elden haber salıp; Yetmezse, kapıları, davul-zurnayla çalıp; Har tutmuş ocaklarda, çekici, örsü alıp; Demirleri tavında, dövmenin tam sırası; Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!.. Saçıma rastık sürdüm, sürme çektim gözüme; Söndüğünü sanmayın, ateş kattım közüme; Kınamayın a dostlar, söz kırmayın sözüme; Güzele hakkın verip övmenin tam sırası; Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!.. Varıp yâre göz etsem, kucağını açar mı? Gül sînemi süsleyip, altın-gümüş saçar mı? Kırk yılda bir rastlanır, böyle fırsat kaçar mı? Bunca cefa üstüne, sevmenin tam sırası; Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!.. 12 Ağustos 2008; 17:28 |