Kurulsun Çadırlar
yol bilmez bir süvari
bir izin peşinden gelmiş künyesini sordum uzaklardan bahsetti. içim acıdı gözlerini bir ayna bilip kendi yansımama baktım ne ırmaklar aşıp gelmiş oturdum düşündüm eceli kınında gezer mezar bilirmiş göz kapaklarını kelime kelime destan dökülüyordu dudaklarından epeyce söyleştik Hızır’a yoldaşlık eden Musa gibi düştüm peşine aklımın odalarında bin bir soru asamı Uygur beldesinde düşmanları ürkütsün diye bekçi eyledim hiçbir çadır buradaki kadar merhem olmamıştı yaralarıma bir yol daha aştık yeşil kubbesi ile Medine umut yüklüyordu gönüllere asırlarca süregelen bir hakikat yükseliyordu ezanı Muhammed’i ile yüreğimiz şevk ile doldu kapı kapı gezdik yaydık bilindik hakikati bir olduk birleştik tek yürek olduk gelenler mest oldu kalanlar virane şahlandı atlar firavunlar bir çare artık haramdır bize gam düşmana yas gerek bize gayrı bayram mazluma şölen gerekir. |