O BENİM İŞTE
O BENİM İŞTE
Güneş gülümserken sarı sıcakta Bir kuz görürseniz o benim işte Alın ter dökerken yanan ocakta Bir tuz görürseniz o benim işte Bağlı sevdiğine evvel ve ahir Kendi hayalini eyleyip tehir Kirpik ormanında taşkın bir nehir Bir göz görürseniz o benim işte Kalbi har içinde kaynayan volkan Gönlü deryalara açılan yelken Zalime kılıçtır mazluma kalkan Bir gürz görürseniz o benim işte Şu dünyanın fani saltanatında Gözü ne gümüşte ne de altında Hârı hiç sönmeyen yağmur altında Bir köz görürseniz o benim işte Madun ağacından gelip çağlayan Perde perde yürekleri dağlayan Mızrabı vurdukça sanki ağlayan Bir saz görürseniz o benim işte Elleri nasırlı saçlarında kar Kim bilir ne hazin hikayesi var Yeşillik içinde solan bir bahar Bir güz görürseniz o benim işte Çile ormanında nefsini güden Yaşamdan ölüme yürüyüp giden Buruk bir gülüşle tebessüm eden Bir yüz görürseniz o benim işte Şefaat dilenip elini açan Bedevi misali konup da göçen Madde yollarında manaya uçan Bir toz görürseniz o benim işte Gurbetle kertilmiş tahta beşiği Merhamet döşeli gönül eşiği Kemter bir bedende Hakk’ın âşığı Bir öz görürseniz o benim işte Hicranla bağlanmış dumanlı başı Sessiz çığlıkları inletir arşı Kağıt dostu olmuş kalem sırdaşı Bir kız görürseniz o benim işte Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ |