ESKİ BAYRAMLAR
ESKİ BAYRAMLAR
Dr. Sadık Özen Yeni bir “Kurban Bayramı” bugün, Şükürler olsun bizi eriştiren Yüce Allah’a. Mutluluk günüdür bayramlar, Eski bayramlar gibi değillerse de.. Hiç olmazsa evlatlar, torunlar ve yakın dostlarla kutlanıyor, Ve de telefonla, sosyal medya araçlarıyla hatır alınıyor. Bu bile mutluluk veriyor insanlara, Birlikte olunmasa bile.. Dünya değişti artık; Geleneksel kültür, örf ve adetler kalmadı. Bayram diye bir araya geleceklerine insanlar, Adeta birbirlerinden kaçıyorlar. Kimileri yazlığına, kimiler lüks tatil yerlerine ve çok yıldızlı otellere, Kimileri de yurt dışına gidiyor. Özel yatı, uçağı, özel malikaneleri olanlar da çoğaldı artık. Parası olanlar diledikleri gibi yaşıyor. Geçmiş yıllarda çok özel günlerdi bayramlar. Bayram geliyor diye Günler öncesinden hazırlanırdı insanlar; Analar, babalar ve illa da çocuklar. Büyükler maddi olanaklarını hesaplar bir taraftan, Nelerle sevindirebileceklerini planlar aile bireylerinin. Çocuklar hayalini kurardı; Yeni bir elbise, kırmızı bir terlik ya da yeni bir pabuç giymenin. Onları arife gecesi yastığının altına koymadan uyumazlardı. Marka önemli değildi onlar için, Zaten marka nedir bilmezlerdi ki. Ne cep telefonları vardı ellerinden hiç düşürmedikleri, ne play stationları Ne de kaykayları vardı etrafa tehlike saçarak bindikleri. Onları mutlu eden, sadece ve sadece Bayram için alacakları küçük bir hediyeydi. Fiyatını ve pahasını asla önemsemezlerdi. Çünkü maddi yanları değildi onları mutlu eden, Bu tür şeyler onları hiç ilgilendirmezdi. Bir kurbanlık alınmışsa eğer; Kına yakılır, kurdele bağlanır, süslenir Evin çocukları onları kırlarda gezdirir, Birlikte eğlenilir, neşelenir, okşanır, sevilir Kesilmesini asla istemezlerdi. Hatta küser ve ağlardı yaşı küçük olanlar. Bu yüzden, Kurban kesilirken uzakta tutulur çocuklar, Görmelerine izin verilmezdi. Evin erkekleri sabah erken kalkıp, Daha gün ağarırken camiye giderlerdi Bayram Namazı kılmak için. Hemen günün hazırlığına başlarlardı. Anneler ve ablalar camiye uğurladıktan sonra evin erkeklerini, Bütün yük onların üzerindeydi. Son kere içmeleri için su ve bir tutam ot konurdu Kesilecek hayvanların önlerine… Kurbanın kesileceği bıçaklar, En az üç gün öncesinden biletilirdi. Hayvanın canı yanmasın ve derisi zarar görmesin diye. Yüzülmesi için ayağından ağaç dalına asılacağı ipten İşkembenin boşaltılacağı çukura, Kelle ve ayakların ütüleceği ocağa kadar Her şey tamamlanırdı. Başlı başına bir kültürdü kurban bayramları. İnsanlar arasında paylaşımın en güzel örneğiydi. Kesilen kurbandan, kesemeyenler de alırdı nasibini. Hem dinsel bir görev Hem de sosyal bir etkinlik Ve olanakların paylaşımıydı kurban kesimi. İşte buradan geliyordu Geleneksel kültürümüzün güzelliği… Et kütüğü, et tahtası, satır ve bıçaklar, Etlerin konulacağı kaplar, Üzerinde söğürme yapılacak saç, Kavurma yapılacak tencere, Etlerin üzerine sinek konmasın diye; Önceden yıkanıp ütülenmiş tertemiz örtüler çıkarılır Her şey eksiksiz hazırlanırdı bir bir… Bir taraftan kulaklar camiden gelen seslerde olurdu. Bayram namazının bitmesine yakın Eğer uyuyorlarsa çocuklar uyandırılır, bayramlıkları giydirilir, Aile büyüklerinin camiden gelmesi beklenirdi. Kurban eti yeninceye kadar oruç tutulur, Su bile içilmezdi. Bu bir gelenekti. Aile büyüklerinin camiden dönüşüyle bayram başlardı. Bu tam bir geleneksel törendi. Yaş sırasına göre dizilir aile bireyleri, Önce babanın, arkasından annenin elleri öpülür, Sonra sırayla herkes bayramlaşır, kucaklaşırdı. Sonra kurban kesme merasimi başlar, Kurban kesiminde acele edilir, Kesecek olana vekalet verilir, Hayvanın gözleri bağlanır Yüzü kıbleye çevrilir, Tekbir getirildikten sonra kesilir, Kanından bir damla, kestirenin alnına sürülürdü. Böylece tüm adetler yerini bulmuş olurdu. İlk olarak ciğeri ve yüreği kavrulup yenirdi. Bir taraftan komşulara dağıtılacak paylar hazırlanır Bir taraftan da eli bıçak tutanlar toplanır, Kavurma yapılacak etler doğranır. Bu birliktelik tadını ve bereketini artırır kavurmanın. Hem yiyenlere mutluluk verir Hem de zevki yaşanırdı Birlik ve beraberlik içinde paylaşmanın. Dini bayramlar merkezidir örf ve adetlerin, Adeta simgesi olmuşlardır insani değerlerin. Yakınlıkları artırır, dostlukları perçinleştirir bayramlar, Büyüklere saygı gösterilir, elleri öpülür, Küçükler sevilir, okşanır, mutlu edilir. Komşu hakkı gözetilir bayramlarda, Hatır sayılır, sevgiler paylaşılır… Önce en yakın komşudan başlar çocuklar: Birlik olur kapı kapı gezerler, Ele öpüp bir ikram ya da harçlık beklerler. Bezen bir şeker, bazen çerez ya da küçük bir hediye. Herkesin durumuna göre, Bir yirmi beşlik harçlık mutlu eder onları, Hele de 50 kuruş veya 1 lira iyice keyiflendirirdi. İkinci ziyareti genç delikanlılar yaparlar. Onlar da gurup oluşturmuşlardır aralarında, Ama gidecekleri yerleri ve sırasını seçerler, Daha çok akranlarının olduğu yerlere giderler. Sonra büyüklere gelir sıra Önce komşuların en yaşlısına gidilir Arkasından en yaşlıdan başlayarak akrabalar ziyaret edilir. İşte böyleydi eskiden bayramlar; Anlatmak istedim gölümce, Çocukluğumdan başlayarak, inceden ince… Başarabildim mi bilmiyorum, Uzun diye kınayanlar olabilir belki, Belki beğenenler de çıkar aralarından. Ama daha da kısa anlatılamaz ki… 21 Temmuz 2021 Turgut Reis, Armonia, . |