BİNDİM ÖMÜR KISRAĞINA
BİNDİM ÖMÜR KISRAĞINA
Bindim ömür kısrağına elli yıllık yol aldım Kader şaklattı kırbacı hep doludizgin geçti On üç yıl çocuk yaşadım arkasından genç oldum Gâhi güldürdü şu hayat gâhi de üzgün geçti Bir çınarın gölgesinde uyumak kadar kısa Kimi zaman huzur verdi kimi zaman dert tasa Hakk’dan gelen acıları bağrıma basa basa Kulun açtığı yaradan şu ömrüm bezgin geçti Tohum ektim çapaladım hasat ettim harmanı Yoruldum kalmadı gayrı dizlerimin dermanı Süzülerek yüreğimden geçti sevda kervanı Zayi oldu emeklerim bağlarım bozgun geçti Gönül aldım gönül verdim sevdim aşk pazarında Bir tomurcuk ak gül açtı ruhumun gülzarında Ben bir garip çöl ahusu aşkımın nazarında Yazlarım cehennem gibi kışlarım azgın geçti Şahin idim kanat çırptım gökyüzüne süzüldüm Felek beni taşa tuttu örselendim büzüldüm Hakir gördü sevdiklerim horlandım hep üzüldüm Bülbül saf dışı olurken önüme kuzgun geçti. Ben bir yaşlı ağaç olsam bağlasalar kolumu Ayağıma diken batsa eğseler de dalımı Sapmadım hiç doğruluktan terk etmedim yolumu Nice eğri yol olsa da hayatım düzgün geçti Nurgül KAYNAR YÜCE/ K. MARAŞ |