Mucit kardeşe mektup
Değerli mucit kardeşim
Sen elmayla armudu birbiriyle tokuştururken Bizler horul horul uyuyorduk Ama şunu bilki bir kulağım sendeydi Eflatunun, mora yaklaşmasını Morun kabına sığmayıp patlamasını Kaç defa yaşaşadım ben Sırt üstü düşüp yıldız saymayı en iyi ben bilirim Ama şunu iyi biliyorum ki Artık gelen, gideni aratmıyor Gözlerimi kapatıp ayrılmak gibisi varmı. Bir söküğü dikebilirsen Bir yaraya merhem olabilirsen Geleceğe ışık tutabilirsen Uyku ne demek, yorgunluk ne demek. Geçen sene hlin gezegenine gitmiştim Dünya zamanıyla üçbuçuk ay kaldım Gipta ile izledim herşeyi Tek bir dertleri bile yoktu sanki bütün çileleri Dünyalılara verilmiş gibi düşündüm o an Düşünsene icat teknoloji diye birşey yok Oldukça sessiz bir yer havada oval top gibi Şeffap baloncuklar oluşuyor Sonra toprağa damlıyor Daima ılık bir havası var Burada canlı, cansız her şey yatay gelişiyor Ağaçların bitkilerin rengi gün ışığına göre Değişiyor her ne kadar bize benzemeselerde Insanları da renk değiştiriyor Sebebi onların güneşiymiş Seyretmeye doyulmaz bir renk değiştirmesi varki hiç sıkılmadan uzun zaman bakıp kalıyorsunuz ağzım açık seyrettim desem yeridir Burada zaman kavramı yok renk günleri var Öncelikle havası alışmamız zorda olsa bize uygun. biraz kasıyor ama alışıyorsun Canlılar tek tür erkek,dişi yok ilişki yok Hesaplarima göre burada insanlar sağlıklı olarak altıyüz yasa ulaşıyormuş Çocuklukları yüz yıl Yaşlılık dönemi yüz yıl Dörtyüz yılda normal hayatları varmış Tabiki bize göre hesaplıyorum Üçyüz gün olunca dil altında biriken sıvıyı İdrarla damıltıp bizdeki tüp bebek benzeri Doğuyormuş. bir daha hiç o sıvı oluşmuyormuş Nufus daima aynı kalıyormuş Hasta olan ölmüyormu dedim, oda neymiş dedi. anladım ki hastalıkta yokmuş El ayak yok tek gözleri var Tek bir uvzu var gövdede, uzayıp kısalan, her işi yapan yarı şeffap bizim gibi dikey değiller Orta yaşlılar enine bir metre ve kanat türü İki yana uzamış yelpaze türü vucutları Barınma evleri yok yüzeysel uyuyorlar Teknolojik hiçbir şey yok Herşey doğal bozulmamış Mesafeleri ışınlamaya yakin ulaşıyorlarmış. Yeme içmeye gelince, dünyadaki gibi değil Çok az yiyecek bir lokma ile yarım güneş günü bazında yeniyor Yeryüzü büyüklüğü bizim ay kadarmış hesabıma göre Ben göremiyorum ama onlar her yüzeyini görüyorlarmış Olup bitenlerden haberleri olurmuş Gerçi farklı bir şey pek olmuyor, daima zikir halindeler Ağaçlar cok ilginç yelpaze bir yatak gibi Zaten üstlerinde uyuyorlar Gördüğüm her ağaç ikramda bulunuyor Meyvamdan ye diye bende uyu diyorlar Günde bir meyva yiyerek hurma benzeri Mühtiş anlatılmaz bir tat her biri minav, selekti, Yediğim meyva çok uzun zaman bana yetti Zaten acıkmıyorduk, arada hil suyu içiyorduk Zikir yapmayı tam bilemiyorum ama hissediyorum Sanki diğer gezegenlere gidip geliyorum Kötülük yok, iyiliğe gerekte yok, hepsi iyiler Hepsi daima zikir halindeler sanki ALLAH katına yakınlar, Çok şeyin farkındalar, Komşu altı gezegen vardı yarım güneş mesafesinde onlarıda bir ara anlatırım Dün semt pazarına gittim Epeydir dışarı çıkmamıştım Pazarcı fiyatlarını okuyunca şaşırdım Son bildiklerim üç katına çıkmış Bizdeki paranın hükmü kalmadığını anladım Birer ikişer kilo aldıklarımdan yarımşar alarak döndüm Nufuslar çığ gibi büyüyor analar çok doğuganlı ama toprak aynı toprak Doğallık kalmadı bu insanları doyurmak lazım öyle bir hale gelmişlerki yemiyorlar adeta sömürüyorlar obur ve savurganlar Çöpler yiyecek ve eşya dolu toplasan aç açıklar kalmayacak tuvaletler ful çalışıyor Ne demiş şair bir lokma bir hırka Lakin biz bunları çoktan aştık çok lokma çok hırka ve tıka tıka İşte böyle mucit kardeşim Bütün ümitler sende ya nufusu azalt ya bir çare bul yada başka bir dünya bul. Sana guveniyorum Selamlar ben eski mucit. |