Üç ayak....
Anam köylük yerde
en çok şükür duasına duran bir kadındı. Sahip çıkmasak inanç ötesi inandıklarımıza ve göğüs kafesimize esir düşer, derdi. Ağlayanımız olmadığı kadar yüze gülenimiz hiç yoktu. Siyah ve beyaz aynada ki o yüz Gözler kadar burun deliklerini çok severdik o da sadece nefes almak içindi. Ve bahar, yaz son kere kış olur vücuttaki damarlar uzun kısa gibiydi. bir tıkanırsa bize değil biz kimseye ulaşamazdık Mevsimlik işçi hayallerimiz vardı çok aşk huzurun yakası iliklenmiş mesela erik çalan çocuklar en çok dal kırıklarına alınsaydı Gölgemize savaş açan güneş bileklerine bağlanır bulutların en köpüklüsünü görür yağmurun yağacağına inanırdık Oysa fırtınan biçtiğini giyinecek bedendeyiz her ikimizde Ekmek arası kumru satıcısı şehrin öteki yakasında; bir gece o sevmiş bir gece ben kanmışım tatlı diline bana lazım değil kadınlık der gibi üç ahbap çavuş ordunun başına geçmişiz On kuruşa top ile tüfek satın almış ve Tülay bacım olmasa silinebilirdi ismim gönül tamircisi gönlünde Kıçı kakmış bir dünya doğurganlığıma geç kalmış birine peri kızı olunca kıymetimi anladım.. Bu nasıl bir şans bende yerime düşünüp, seviyor gün boyu birde kulaklarımın o takla güvercinleri sonrası yüreğime saplanması için gümüş saplı bir hançer elinde düşmüyor her neticede yine elinde Ve ölmenin bahanesi bir yarıma pençesi düşen oluyorum.. büyümüyorum toprağa semaya da… 05-06-2021 ist |