Muallakbu kaçıncı gece leyla çarşaf sermeden yatan kederim her gecenin üçünde üşümeye bırakıyor kendini o vakit bir seraptır üstüme attığım avuçlarımı yangınlar kovalıyor bu ihtilaller ne zaman bitecek diye sayıklıyorum ayıkla beni bu karmaşık zamandan sahi leyla sen hangi köşede bıraktın koşmayı onu bile bilmiyorum antik çağda kalma bir düello kekre bir yalnızlık uğultusu elimde tuttuğum kırk günlük yas tapusu hasbelkader gidişin havada kalmış sallanan eli afyon kokusu vahşi kalabalıkları durduramayan devlet politikası tasdik bekler gözleri darağacına dikili hayli emekli gülüşün sen dur ben asılırım asrın şahitliğinde leyla sen en ölünmez iç çekişimsin tutamıyorum zifiri karanlıklar bastırınca fiyakalı bir efkâr sarar etrafımı yastığım kafası dumanlı türkülerin sesi ile ıslanır gözlerime biraz uykusuzluk yüzüme yıldızlar bulaşır bu gece onları toplayamam leyla’ya sözüm var kurcalanmayan yaralarımda gezdireceğim onu yarınlarımı sevdireceğim nane çiçekleri topladığım avuçlarımda yürüteceğim anne kucağı dinginliği bu nil’de yıkanma hevesi çünkülerim mani olmazsa kâni olurum bunların olacağına fakat homeros’un tanrılarıyla başım belada gel de anlat bunu leyla’ya kâhinler sofrasında kaşık sallarken sarnıçlar inşa ediyorum lokmalarıma kahrolmuş saçlarımın uçları kendini tenhada asıyor ne içlenesi çelişki çehremi dağıtıyor bu kavganin sulh niyeti tükendi paltomun cebinde sisler bu seslerin ortasına salıyorum göz gözü görmesin leyla tut elimden seni içime yakıştırıyorum ayak altında muğlak bir kapı seni mutsuz sonlardan doğan enkazsız heyecanlı hülyalara kaçırıyorum Suveyda Ay |
Duygunuz var olsun siz hep yazın
Bir okuyup doyalım
Sevgiyle