değilmiş...
’tıpkı bir doğum sancısı
sana başlayan her şiirin ilk mısrası…’ _________________________________________ acıyla eriyor yüzüm, ellerim, dudaklarım belleğim kanıyor, aklımda hep aynı yüz nefes alamıyorum… yoktu hani birbirimizden ayrı kana kana su içmek doyana kadar yemek, ağız dolusu gülmek yoktu hani birbirimize yabancı ölmek sanma ki isyanım sana isyanım şimdi mazimizin tozlu halılarını balkonlarda çırpıyor ruhum senden kaçmanın bir yolunu ararken her köşe başında sana çarpıyor… neyi anlatayım sana, duymak istemezsin içimde ölü doğmuş senli hayallerimi adamlığımı ayaklarının dibine devirdiğim per perişan sarhoş hallerimi duymak istemezsin daha nicelerini boşuna değil bu isyanım sana da değil bilesin ne bende, ne sende kabahat ama gel gör ki, senden ayrı geçen tek bir saniyeyi telafi edecek kadar uzun değil hayat… neye yarar ayakta durmak başım öne eğilmiş… şu yazdığım şiire bak! güçlü olmak bilirdim yazmayı ’yazmak, her daim güçlü olmak değilmiş…’ |