KUDÜS TERENNÜMLERİ
Kudüs kutlu bir rüya, Kızılelma’sın bize
Sana kavuşamadan yokuşlar varmaz düze Ümmetin hasretine karışmış vaveylâsın Istırap çöllerinde müminlere Leylâ’sın Hasretimiz tükenmez, tükense gözyaşımız Sen gönül soframızda ekmeğimiz, aşımız Sükûtun haykırıştır, susturulamaz dilin Karanlıklara inat, sönmeyecek kandilin Kadim zamandan beri eşiğinde nur vardır Medeniyet şiarı, beşiğinde nur vardır Mekke, Medine Kudüs şehirlerin incisi Artık sil gözyaşını hakikatin öncüsü Boşluklara düşerken tutunduğumuz dalsın Kanatları kırılmış yaralı bir kartalsın Dualı kılıçlarla kaç kere kuşatıldın? Müminlerin kalbinde hasretle yaşatıldın İçip de kandığımız mukaddes bir oluksun Ömrün yokuşlarında aldığımız soluksun Batı’nın şebekleri çekemez sana ayar Anlat çektiklerini, masum ve mazlum diyar! Âdem’den İbrahim’e Peygamberler şehrisin Akıp da durulmayan zamanın gül nehrisin Müminlerin şiarı Mescid-i Aksa sende Sekiz köşeli mabet Kubbetü’s Sahra sende Hüzünle yoğrulmuşsun, sıra dışı ruhun var Hak hukuk dinlemeyen işgalci güruhun var Havra’n, kiliselerin caminle yan yanadır Canlar seni arzular, muhabbetler sanadır Bu mübarek şehirde herkes izini bulur Kimseyi boş döndürmez, herkes gizini bulur Kudüs şahdamarımız, ümmetin gözbebeği Tarihin kozasının nadide bir ipeği Öfkemiz yüreklerde gerilmiş bir yay gibi Ey Kudüs aydınlığın güneş gibi, ay gibi! Sen ruhların motoru, bizler sade tekeriz Senin sancın tutarsa acıyı biz çekeriz Üç semavî dine yâr, yağmalandı harmanın! Ey koca Selâhaddin, unutuldu fermanın! Silemedik yüzünden acının izlerini Kıyamete taşırsın o mahrem gizlerini Müslüman Hakk’a kuldur; kula kul değil, hürdür Mescid-i Aksa kalbe vurulan bir mühürdür İslâm’ın ilk kıblesi, kesilmiş gül nefesin Sükûta ram olmuşsun, kısık çıkıyor sesin Müslüman kardeşlerin hasretinle yanıyor Sana bir kurşun değse yüreğimiz kanıyor Müminin secdegâhı, ümmetin namususun Kutlu medeniyetin belleğisin, us’usun Daha dün gibi canlı Mirac’ın hatırası Sana koşup gelmenin şimdidir tam sırası Çağlara meydan okur, faniliği aşarsın Hicranın döşeğinde ateş içre yaşarsın Dalından koparılmış bir gül misalisin sen Yusufların Yakup’a kutlu visalisin sen Ümmetin müjdecisi, Cennetü’l Meva oldun Bülbüller susturuldu, baykuşa yuva oldun Bu sancı boşa değil, yeniden doğacaksın Fecir vakti yakındır, zulmeti boğacaksın Hasretinle bilenip sana koşacak ümmet Aksa’ya sığmayacak, dışa taşacak ümmet Mazlum Ortadoğu’nun yetim coğrafyasısın Ümmed-i Muhammed’in büyüttüğü yasısın Senin yüzün gülünce gözyaşımız dinecek Ümmeti yakan ateş elbet bir gün sönecek Sen damarsın biz kanız, et ve tırnak gibiyiz Kur’an’ın hadimleri, hakikatin ipiyiz Taşların dili olsa, konuşsa acep ne der? Çektiğin bunca çile, acı, işkence yeter Zincire vurulmuşsun, ahvâlin dram bize Senin yüzün asıksa eğlenmek haram bize Ağlar Mescid-i Aksa, tutulur bütün diller Söner yüreğimizde gazı biten kandiller Kudüs sulha ermeden dinmez gözyaşlarımız Kanadı kırılmıştır, uçamaz kuşlarımız Kudüs gönül kıblesi, nebilerin otağı Ne büyük acılara şahittir Zeytin Dağı Çocuklarda umut yok, hüzün var gözlerinde Acının izi kalmış yaralı dizlerinde Gül kokulu bahçeler şimdi yangın yeridir Gözyaşına karışan mazlumların teridir Dünyayı yönetirken şişirilmiş cüzdanlar... Kulaklar sağırlaşmış, taş kesilmiş vicdanlar Alçak palikaryalar nefretini kusuyor Soru sorduklarımız ne yazık ki susuyor İhanet mahfilleri kararttı dünyamızı Kudüs’ü özgür görmek süslüyor rüyamızı Gecenin ardı sabah, doğacak bir gün güneş Zifiri karanlığı boğacak bir gün güneş Nedamet sofrasında azığımız gam bizim Kudüs özgür olacak, inancımız tam bizim M. NİHAT MALKOÇ |