Bu Sevda
sen;
bulutların arkasında kalan, ay yüzlümdün bense, Zühre yıldızına bakan garip bir yolcu dün gece kederli halimden, coşkun bir nehir aktı biliyorum, hissediyorum, Allah’a emanet ettiğin ben şimdi; hayat yokuşunun çıkmaz sokaklarında bir mecnun halinde “Leyla! Leyla!” diyerek seni arıyorum beyaz bir yüzün vardı, saf ipeklere benzer hilalden kaşın, keskin bir bakışın sakin bir yaprak gibi asude bir duruşun beni çağırıyor, bir çınar gölgesine afili düşlerimin yağmurları yağarken gök yüzünde şimşeklerin çakıyor kalbimin tam da üstüne sen bunu bilmesen de bugün; gergef gergef dokunmuş acıların pazarında delice bakan hüzünlü gözlerin saf nazarındayım beyhude dolaşıp, yaralı yaralı gezen hazan bahçelerinin gül dalında Eylüle kalan son yaprağım ben eski bir çağda yeni bir sevdanın aşk deryalarının mahcup kıyılarında seyr-ü sefere çıkmış dev dalgaların tam ortasında sessiz ve usulce dolaşıyorum candan uzak, canandan uzak çöl seraplarında gözleri aşktan kör, yalnız bir adam suretimi sevda meçhullerine yazdım kervanımı dumanlı dağlarda bıraktım bir turnanın hasret kanatlarında ağladım çığlıkları bitmeyen nice aryalara düştüm hangi meseleden garibe hayal hatırladım bende hayali meyal seninle doğuşu ruhumda gel al sevdalı yanımın gül yağmurları başım eğilirken çaresiz sevdanla ıslanmış, kaç defa gönül yerim kırılmış yüreğimde fayların bir yanı çoktan depremlerinde yaşıyorum ağlıyor işte ağlıyor, bendeki kalpte bu sevda çok derin… 29/04/2021 Hassa |
sevdanla ıslanmış, kaç defa gönül yerim
kırılmış yüreğimde fayların bir yanı çoktan
depremlerinde yaşıyorum
ağlıyor işte ağlıyor, bendeki kalpte
bu sevda çok derin…
sanırım kendi sesiniz de güzel bir ahenk oluşturmuş şiirinize
keskin bıçak gibi saplanan yüreklerin acı çığlığıydı okuduklarım.
kaleminize sağlık.
var olun ahmet hocam