zalim yarkaybolma isteğinin muğlak bir tarafı yoktur gönlü kelime tutan adamlar görünürlüğü taşıyamaz gelecek de geçmiştir diye seslenir hazreti ölüm bir gece iskeletiyle zihnimde dolaşan sokak ufkuma korkudan korkuluklar bıraktı bilmediğim bir kadına sığındım o kadına seslendim sözcükler bizi akraba kılar karışık bir kıyametin içindeyiz yıkılıp yapılıyor yapılıp yıkılıyoruz tanrısına gücü yetmez insan evladından öç alır şeytan kente ayna tutan kenti halinde banliyö çocukları gri gölgeleriyle kenti cama çizmiş hükümet konaklarının gözlerini kamaştırmıştır balta girmemiş şehirlerin arka sokaklarında ev içleri şampanya renginde mutfak soğuk pencere kapıdan büyüktür mayınlı saha tel örgü aramızda uçurum kazmışız azrail adaletinden önceki zamanlarda eşitleyen toprağın adıyla sınır boylarında tahdit bekçileri alameti farikasıyla sürü veya sıradan demiştir artta* kalanlara sen habilsin sen kabil yıkılan payitahtın boğazlanan atların enkaz ve cesedine yer kalmamıştır memleket mülkünde kaltağı kırılmıştır süvarilerin gül zehirlenmesiyle divandan düşen aşk mü’minlerinin sevda tasalarından başka dertleri yoktu devler ve develer zamanıydı takım elbiseye sığdırdığımız distopya kusuyor çağa arı vahyini duymuyor yapay zeka koynunda neşe ve nane kokusu ölecektir |