* GöRüN EReNLeR *
* GöRüN EReNLeR *
Aklım düğüm eden nice zorluktan Yorgunam bir akıl verin erenler Hanemi acıyla sarsan darlıktan Âkıbetim hayra yorun erenler. Ağızdan çıkan söz olmuşsa ağu Geçmez sanılmasın gençliğin çağı Haksız kurutmuşsa bahçeyi bağı Bağbandan hesabın sorun erenler. Zemheriye çalan haram güzleri Milleti kandıran yalan gözleri Günahkâr arlanmaz kirli yüzleri Dostluğun yurdundan sürün erenler. Serkeş ve avare gezip tozana Kargaşa çıkartıp huzur bozana Mazlumu güçsüzü her gün ezene İbret olsun deyu vurun erenler. Zamanı gelirken kaçılmaz göçün Kimden sorsam aslın ağaran saçın? Muhabbet ilminden bal vermek için Gönül dağım içre girin erenler. Bana göre değil ne şöhret ne şan Makam mülk insanı eylemez zî-şan* Gördüğüm zilletten oldum perişan Tez elden yanıma varın erenler. Tükendi kelâmım hal yok kalemde İnsanlık yangında gönlüm elemde Garibem yalnızam ben bu âlemde Beni kucak kucak sarın erenler. Burhan’ım ağlaram kahır ne çâre? Kuruyan gönlüme nehir ne çâre? Ben zaten ölmüşem zehir ne çâre? Şu bedbaht halimi görün erenler. *zî-şan: şanlı, meşhur, şerefli. (02.12.2007) Burhanettin Akdağ |