kelimeler...11
terziler kapayamıyorlar henüz cesaretsizliği
çıplaklığın avantaj belki; kendini el-e-verme-me-mene... senin pembe şekerlerden yolların var sanıyordum dokundukça, tatdıkça varılabilen ağzımda bir yutkunmalık bir güzellikmiş ama aynaya bakınca birazdan vazgeçeceğim... "sana aşık olabileceğim, bu kadar üvey gelmeseydi sana..." sen sokağa çıkmama izin verdikleri ilk günsün... annem eve çağırmadan evvel son 10 dakkam mahalle sınırlarından bisikletlerle ilk çıkış-kaçış dere tepe farkettiğim çiçeklerim, solucanlarım, ufağım diye kaleye geçirdikleri ilk sokak maçlarında yediğim gollerden sonra yüzümün kızarıklığısın, mahalle bakkalındaki ilk hırsızlıklarım, son anda vazgeçip çalmadan yerine bıraktıklarım... daha çok beğensinler diye söylediğim ilk yalanlarsın ellerimin ilk titreyişi, ilk cümle kuramayışlarım, heyecanısın dokunduğum ilk saçların, ilk gözyaşısın ardından giden birinin, hani sevdiğin... neden diye sorduğum ilk ansın hayata, ölümü aklıma getirmekten korktuğum an da aynı zamanda... ilk aldatışısın bir dostun, ilk özlemimsin çizgi film kahramanlarıma... en ince derinden kurşun sökmek gibi bu, sana bakarken gördüğüm güzelliğe ikna edememem seni ve yalanların karşı konulamaz hafifliğinden tatmışken sen ben başını okşarken yalnızlığın; -her saniye değişen onbinlerce resim karelerinden dikilmiş bir kıyafet gibidir ya-** hepsi şimdi ne yazik ki çok güzel bakan gözlerinin bir anı ile defnediliyorlar toprağa diri diri çığlık çığlığa balkon demirleri üzerinde yürümekten korkmayan bir kedinin, aşağı sarkıtılırken hayatta kalmak için verdiği kavga gibi, o kadar kan revan içinde sevmiştim ki seni... **: P.K. Dick’in "karanlığı taramak" isimli romanındaki polis kıyafeti metaforu.. |
her şey birbirine iyi bağlanmış. içerik de çok güzel.
saygılarımla