2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
827
Okunma
SARI ALİ
Ağustos’tu aylardan,
Sıradan bir taziye,
Rahmetli hakkındaydı konuşmalar;
Ah Sarı Ali ahh! Ne adamdın be.
Yamandı gençliği, ihtiyarlığı görmedi.
Kızdı mı kuru ot gibi
Cayır cayır yanar;
Deftere yazdığını,
Oylum oylum oyardı.
Yaman mı yaman,
Düşman olma sakın el aman!
Kuru, sulu ne bulursa içerdi.
Koyuydu sohbet,
Yaşanmıştı en acı gerçek.
Dönüşü yoktu, gidilen gurbet.
Eğildi başlar, döküldü yaşlar,
Bir müddet, derin bir sessizlik,
Ortaya bir öksürük,
Yaşam değil mi zaten kısacık,
Unutulmalıydı olanlar bir anlık;
Silkindi ahali, içildi şerbet.
Ah Sarı Ali ahh!
Gidişin zamansız, ailen perişan,
Ah Sarı Ali ahh!
Ölümün tütündendi gerçek;
Giden gitmişti, hayat devam ediyordu.
Unutulmalıydı ölüm.
Sürülecek tarlalar vardı dönüm dönüm.
İş-güç, borç-harç konuşuldu,
Rahmetliyle anılar serildi ortalığa,
Çocukluk, gençlik hatırlandı,
Unutuldu ihtiyarlık, bir anlık.
Hüzünlendi eşraf, sarıldı tütünler,
İmam, okuyor; cemaat, üflüyordu,
İhtiyar bir amca, durmadan horluyordu;
Rahmetlinin kızı göründü bir anlık,
Daha on bir yaşında.
Ufalmıştı, sanki bir çaydanlık.
Büyüdü gözbebekleri,
Koştu hınçla sağa sola,
Savurdu tütünleri ellerden,
Pınar olmuştu gözleri.
Titreyen dudaklarından
Çıkardı zehir zemberek sözleri:
‘ Babamın katiliyle ne kadar da
Samimisiniz, dün verdiniz kara toprağa
Ellerinizle babamı, dostunuz, arkadaşınızı…’
Eğildi başlar, kırıştı yüzler,
Yalnız yandı sigaralar
Bir müddet,
Sarı Ali gibİ…
Şenol ŞEN
5.0
100% (3)