Ahde Vefa !
İnsan boşa yaşamalı hayatı...
Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, havasını soluduğu topraklara ödemeli borcunu bir şekilde... Ya hizmetleriyle ya da geride bıraktığı eserleriyle... Ne mutlu bana ki, belki de hiç bir ilçeye nasip olmamış bir destan bırakıyorum ardımda Savaştepeme ... Nesilden nesile aktarılması ve adınn hep yaşaması ümidiyle... İsmail SIKICIKOĞLU Nam-ı Diğer Onuncuköylü Postacının İsmail KÖY KÖY SAVAŞTEPE DESTANI (Tüm Köyler) URBUT (YAZÖREN) Muhacirdir ahali, görenekli, görgülü. Coğrafyası heybetli, meşelerle örgülü. Yabani atlarıyla, çakal ve kurtlarıyla. "Mancınık" bir dağ değil, eşsiz bir yaban gülü. HIDIRBALI Hıdırbalı boşalmış, kaderine terkolmuş. Üç beş evin dumanı, cılız cılız tütmekte. Sanki damarlarına, elvedalar zerkolmuş. Biraz yolunu bulan, başın alıp gitmekte. KUBAŞ KARAÇAM Sanki izole olmuş, yerle gök arasında. Çocuk sesine hasret, köyün bir kaç sokağı. Bahtları yazılıdır, gözlerin karasında. Çoktan aklar kaplamış, kalanlarda şakağı. DİKMELER Kubaşların otağı, toplanma merkezidir. Lakin kendi içinde, üç parçaya bölüktür. O civarıın ocağı, ateşidir, közüdür. Her şeyi görür duyar, kulakları deliktir . SÖĞÜTLÜGÖZLE İki üç hane kalmış, koca köyü bekleyen. Aşağıdaki okul, boş gözlerle bakmakta. Geniş meraları var, güzellikler saklayan. Orman ve çayırlarda, sular boşa akmakta. KALEMKÖY Eyiol soyadının, çoğunlukta olduğu. Her bir karış toprağın, bağlar ile dolduğu. Kendi kendilerine, ayakta duran yerdir. Üzüm pekmez satarak, halkın nefes aldığı. SOĞUCAK Yabancıya bir karış dahi toprak satmazlar. Savaştepe’de işi yoksa adım atmazlar. İşinde gücündedir, insanları daima. Komşuları aç ise, onlar da tok yatmazlar. SARIBEYLER Yarışırken ilçeyle, her alan ve konuda. Bey lakabı alanlar, çökerttiler O’nu da. Resmen peşkeş çekildi, ortak malları bile. Bu hale koyanların, aynı olsun sonu da. MİNNETLER Dübekalan, Kozcağız, onun iki koludur. Hepsinin de yolları, haktır,. Allah yoludur. Kozcağız’da pilavı yemek güzeldir ammaa. İşin sonu odada, oyunlarla doludur. İSADERE Cenevizli korsanlar, orda kale kurmuşlar. Saklanmışlar yıllarca, güvenlice durmuşlar. Günün birinde artık, onlar kaçıp gidince. Sefasını sonradan gelen Türkler sürmüşler. DANİŞMENTLER Danişmentler ikidir, aşağı ve yukarı. Gayrimenkûlde yatar, hepsinin yoğu varı. Çaparlı denilince, biraz düşünmek lazım. Belki onları görüp, örnek almıştır arı. YEŞİLHİSAR Kemalgızı geliyor, akıllara ilk önce. O tarihi bir değer, bir hazinedir bence. On parmak on marifet, inanılmaz bir insan. Örnek olmalı örnek, günümüzde her gence. KONGURCA Hoca Ahmet Yesevi, aşkı ile yanarlar. Sevenleri onları, Türkmen diye anarlar. Türkün yalnızlığına, dem vururlar adeta. Semahın gözesinden, bade içip kanarlar. TÜRÜDÜLER "Göksemiş" in gölgesi üzerine düşünce. Akşam oldu sanırsın, güneş dağı aşınca. Çukurlar’dan duyulur, derenin gümbürtüsü. Dağların seliyle bir, sabırlar da taşınca. MADENMEZARI Adından da bellidir, aslında hikayesi. Altı cevher kaynıyor, üstü peynir kesesi. Herkes alıp yiyemez, özeldir müşterisi. Kırk beş elli hanedir, yok ötesi berisi. KOĞUKYURT Tarihi bir taş bina, karşılarken girişte. Arkadaki manzara, şaşırtır ilk görüşte. Bozulmamış dokusu, gözleri kamaştırır. Damüstlerini kaplar, eriklerle erişte. YOLCUPINAR Meşe gölgelerinde, taş yontar ustaları. Kuşlar orada şakır, en güzel besteleri. Sonbaharda donatır, adeta bütün köyü. Silkilmeyi bekleyen, o susam desteleri. ESENKÖY Adı gibi dağların üstünde eser durur. İvrindi’ye gidenin, yolunu keser durur. Mandıraya döktüğü süttedir bütün rızkı. Gereksiz konuşmaz hiç, edeple susar durar. MECİDİYE O civarın en büyük ve de zengin köyüdür. Siyasi rüzgarlardan, etkilenmez koyudur. Bilinçlidir insanlar, okur yazardır hepsi. Desteklerler gençleri, hem de yıllar boyudur. KARACALAR Dikili’den gelerek, yazlarken bu diyarda Ahmet Vefik Paşa’nın, hışmına uğramışlar. Hardal geri döner mi, o fermanı duyar da. Karacalar’ı kurup, burda kalakalmışlar. EĞERCİ "Küçük Memed Efe’nin" analığının yurdu. O ki kızanlarıyla, Yunan’a karşı durdu. Başına ödül kondu, Yunan komutanlarca. O’nu Karacalar’dan Molla’nın biri vurdu. KURUDERE Hardalların kurduğu, bir köydür orası da. Baraja bakar durur, çayırı merası da. Emekli olanların dönüp geldiği yerdir. Eskiden pek meşhurmuş, kurbanda sûrası da BEYKÖY Pek kimse bilmese de, Bey yaşamış orada. Mecidiye’den sonra Eğerci’yle arada. Sessiz sakin bir köydür, azdır hane sayısı. İnsanı huzur arar, gözü yoktur parada. BOZALAN Bir tepenin üstüne, yerleşip kurulmuşlar. Vericilerden sebep, kanserle kırılmışlar. Ekip dikecek yer az, onlar da ne yapsınlar. Hayvancılık işine, dört elle sarılmışlar. SÖĞÜTÇÜK Kartal suyuyla meşhur, şirin mi şirin bir yer. Hayat gayet canlıdır, aktiftir insanları. Yola yakın olmanın, nimetlerini yerler. Hemen her gün bir yerde, görürsünüz onları. KARAPINAR "Gâvur damları"derler, Yunan’ın izlerine. İşgalde eziyete epey maruz kalmışlar. Efeler derman olmuş, köylünün dizlerine. Her gün gece olunca, öclerini almışlar. KOCAÖREN Vazgeçebilir mi hiç, orayı bir kez gören. Onların evlerine, misafir olup giren. Yaşayan gelenekler, şahitidir adeta. Orası kelimenin tam anlamıyla ören. ÇAVLI Soğucak’ın batısı, onlara emanettir. Köyün manzaraları, bulunmaz bir nimettir. Her karış toprağına, alın teri damlamış. Kaderden kazanılmış, eşsiz bir ganimettir. KARAÇAM Sıkıdır ağızları, birdir özü ve sözü. Herkes kazansın diye, yokuş ederler düzü. Geleneklere bağlı, muhacirdirler hepsi. Gidin bir görün hele, yere koymazlar sizi. KOCABIYIKLAR "Habranın Torunları" akla gelir ilk önce. Kök söktürürlerdi kök, ilçede top denince. Yolun altında kalır, pek görünmez gözlere. Karşılar heybetiyle, aşağıya inince. ÇAMURLU Bir tepeye yaslanmış, güneşe bakar durur. Kışın bile serdiğin, çok sürmez hemen kurur. Küçük olduğu doğru, lakin bu aldatmasın. Ordan göçüp gidenler, ilçeye damga vurur. ÇALTILI Kiraz’la bitmek bilmez, ılıca husumeti. Bir âsardır orası, Romalılar’dan kalma. Oturup beş dakkada, kurarlar hükümeti. Sakın siyaset için kapılarını çalma. TAVŞANCIK Köylerinden daha çok, ilçede sözü geçer. Seçimlerde başkanı, son gece onlar seçer. Yer tutmuşlar peyderpey, ilçede yıllar boyu. Sohbette sözü hemen, politikadan açar. YUNAKDERE Demiryollarındandır çoğu emeklileri. Tertemiz sokakları, imrendirir göreni. Sofraları donatır, has yörük yemekleri. Baş tacı eder hepsi, kapısından gireni. DEVEÖREN Bütün örenler gibi, altı tarih tarih saklıdır. Evleriyle damları, birbirine eklidir. Kendi yağında sakin, kavrulup gidiyorlar, Yıldırmaz dert ve cefa, insanı yüreklidir. SARISÜLEYMANLAR Süleyman ve İsmailler, ayrılmış birbirinden. Sarı namı baki kalmış, ata mirası gibi. Özünde farkları yoktur, birinin öbüründen. Tüter durur ocakları, ardıç çırası gibi. SITMAPINAR Sırtını yola dayar, nedense kabristanı. Önce ölüleriyle, göz göze gelirsiniz. Düğün bayram olunca, giyerler al fistanı. Orada kendinizi, geçmişte bulursunuz. PELİTÇİK Yamacın üzerinde, vadiyi bekler durur. Cılız bir ağaç gibi, ne yeşerir ne kurur. Bakmayın o haline, havası ve suyuyla. Orada olanlara, yaşama zevki verir. GÜVEMKÜÇÜKTARLA İki Güvem’den biri, kuzeydoğu ucudur. İlçenin karakolu, en uçtaki gücüdür. Dağılmışlar etrafa, sanki nöbet tutarlar. Tüm köylerimiz gibi, başımızın tacıdır. AKPINAR Pek kimse bilmez ama, altı maden kaynıyor. Türkiye’nin civası, oralarda yatıyor. Merasında keklikler, güvercinler oynuyor. Oradaki manzara, canlara can katıyor. GÜVEM Türkmen Tepesi’ndeki, kapalı bir kutudur. Akşam ezanı olur, tüm kapılar kapanır. Gecenin sessizliği, durumun ipatıdır. Köye sabaha kadar, bir sükûnet abanır. ÇUKURÇAYIR Adı çukurdur lakin, bir tepeye konmuştur. Dağların tüm rüzgarı, hep üstünde dönmüştür. Neredeyse sönmeye, yüz tutan ocakları. Doğulu gelinlerle, alevlenip yanmıştır. ÇİFTLİKDERE Köyün hemen altında, "Kerimalanı" vardır. Her yöne çıkar yollar, yalnız birazcık dardır. Yaşayan az kalsa da, boş olsa da arazi. Kalanlar zararlardan, eldeki kalan kârdır. ARDIÇLI Muhtan rampasındaki, gözlem kulesidir O. Köyün yaşlılarının, huzur kalesidir O. Görüp geçirmiş yılkı atlarının boynundan. Aşağılara sarkan, pirlik yelesidir O. |