SARI PAŞAM
Gün durdu, zaman durdu,
Bir an kapadım gözlerimi, Çocukluğunun peşine koştum. Puslanmış zamanın, sararmış sayfalarına. Çocuk olup koştum, Cumbalı evlerin önündeki dar sokaklarda. Sana geldim, sen oldum, Sarı Paşam. Zaman nasıl da gelip geçmişti öylece, Almıştın gözlerinin rengini, Masmavi denizlerin renginden. Yanıbaşındaydım. Selanik sahillerinde denizi kucaklayan Martıların çığırtkanlıkları eşliğinde. Aktı yüreğim, Selanik gecelerinin, Masmavi rüyalarına. Pek bir uğrardın, Sahildeki Olimpos ve Yonyo gazinolarına. Uzandım öylece sana doğru, Bir umut tutabilir miyim diye? Pembe boyalı evin, tahta döşemeli merdivenlerinden, Bir gün çıkıp gelsen karşıma, Sarı Paşam. Özünü özümsediğim kadar özledim. Biriktirdiğim kelimeleri sıralasam, Duyar mısın, yüreğimin çığlığını? Görür müsün gözyaşımdaki senin özlemini? Sorsalar bana, senin geldiğin gün, Ne söylerdin diye… Ne söyleyebilirdim ki… Dilim yumak olurdu kelimeler karşısında. Yüz yıl geriye giderdim, yeniden doğardım seninle… Sarılırdım, tüm benliğimle bedenine Ağlardım, titreyen yüreğimle… Gözyaşlarım yanaklarımı döverdi, Bir daha gelir misin? Bir daha gelir misin? Diye… Ulunay Göktürk – 21:35 21.12.2017 - Perşembe |