Hz. Musa(As.)Ulü’l-azm peygamberdir Musa aleyhisselam. Kelimullah denildi, Allah’la etti kelam. Yakupoğulları’na peygamber gönderildi. Tevrat indi Allahtan, peygamberlik verildi. Yusuf’la gelmişlerdi İsrail oğulları, Mısırda geçti yıllar, tükendi umutları. Hürriyetleri bitti, düştüler esarete. Gece gündüz demeden katlandılar zahmete. İsrail oğulları, zamanla çoğaldılar. Onların artmasından Mısırlılar korktular. O çağda yayılmıştı kehanet sihirbazlık. Akıl gitmişti baştan, her yerde maskaralık. İlahlık davasına kalkışmıştı firavun. İnsanlar köle olmuş, kalmamıştı hiç huzur. Firavunun rüyasında mısır yanıyordu. Yalnız İsrail oğulları kurtuluyordu. Kâhinleri çağırıp, yorumlattı firavun. Tedbirini hemen al, yakın dediler sonun. İsrail oğullarından bir çocuk doğacak, Yakında ölümün onun elinden olacak. Bunu duyan firavun hemen çıkardı kanun. İsrail’den doğan erkekse boynunu vurun. Karşı gelenler topluca öldürülüyordu. Gözlerden yaş akıyor, hiç kimse gülmüyordu. Bu sırada dünyaya geldi Hazreti Musa. Annesinin yüreğini kapladı bir tasa. Çaresizdi, Çocuğu nasıl kurtaracaktı? Anne yüreği bu, elbet çare bulacaktı. Zalimin gücü, mazlumunsa vardı Allah’ı. Arşı alaya yükselince annenin ahı. Göklerden bir nida geldi annenin kalbine. Emzir, kundakla, Nil’e bırak, sığın Rabbine. Korkma, kederlenme sana geri vereceğiz. Kendisini Peygamberlerden eyleyeceğiz. Kundakladı, sandığa koydu, Nil’e bıraktı. Çocuğunun ardından gözyaşlarıyla baktı. Sandık uzaklaştı, anne çaresiz bekledi. Nil, Hazreti Musa’yı saraya sürükledi. Allah’ın takdirini kimse engelleyemez. O ol demeyince bir zerre meydana gelmez. Firavunun hanımı gördü sandığı Nil’de Açtılar... Nur topu bir çocuk vardı içinde. Zalim Firavunun cennetlik eşi Asiye, Şöyle seslendi etrafındaki ahaliye. Aman öldürmeyin büyür işimize yarar. Belki evlat edinir, bizim olur dünyalar. Böylece Hazreti Musa alındı saraya. Emzirmek için sütanneler girdi sıraya. Fakat Hazreti Musa hiç birini emmedi. Uzaktan takip eden kardeşi şöyle dedi: -Onu emzirecek bir hanım söyleyeyim mi? -Sizin için hemen onu getireyim mi? Kardeşi gitti hemen annesini getirdi. Gelir gelmez annesi yavrusunu emzirdi. Sözlerin en sağlamı Yüce hakkın sözüdür. O güleni ağlatır, ağlayanı güldürür. Böylece Yüce Hakkın vaadi gerçek oldu. Firavunun kurduğu tuzakları bozuldu. Saraylarda büyüdü annesiyle beraber. Sahte ilah firavun olaylardan bihaber. Musa aleyhisselam genç delikanlı oldu. Sarayı terk eyledi, öz kardeşini buldu. Musa yürürken yolda bir Kıpti’yi görüyor. İsrail oğullarından birini dövüyor. Kavgayı ayırmak için araya girince, Kıpti yere düşüp ölüyor Musa itince. Kıpti’nin ölmesine Musa çok üzülüyor. Mısırı terk edip Medyen şehrine gidiyor. Çobanlar görüyor koyunlarını sulayan. İki kız çocuğu görüyor kenarda duran. Yardım ediyor koyunlarını sulamaya. Dikkatlerini çekiyor Musa’daki hayâ. Hazreti Şuayp peygamber kızların babası. Teklif edildi koyunlara çoban olması. Hazreti Musa on yıl çoban oldu Medyen’de. Her zaman Mısır vardı hayalinde, düşünde. Şuayp peygamberin kızıyla evlendi. Ve nihayet Mısıra dönmeye karar verdi. Eşini de yanına alarak çıktı yola. Tur dağının eteğinde vermişlerdi mola. Tur dağının zirvesinde gördüler bir ışık. Musa dedi onlara:- siz bekleyin azıcık. -Ben oradan sizlere bir ateş getireyim. Yanında birisi varsa yolu öğreneyim. Hazreti Musa elinde asa çıktı Tura. Rabbiyle konuştu, Allah’tan geldi bir nida. Allah seslendi: -elindeki nedir Ey Musa? Musa cevap verdi:- Ey Allah’ım o bir asa. Onunla kendimi tehlikelerden korurum. Koyunlara yaprak için dallara vururum. Allah dedi:- Ey Musa bırak yere asayı. Musa gördü yerde kocaman bir ejderhayı. Musa korktu ejderhadan, kaçtı geri geri. Korkma Ey Musa diye geldi Allah’ın emri. -Ben âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ım. Benden başka kimseden sakın isteme yardım. Sana iki mucize, sok elini koynuna. Işık gibi parlayan bak elinin nuruna. Musa baktı eline ışık gibi parlıyor. Yılanı bırakınca ejderhaya dönüyor. Allah dedi Musa’ya:- git firavunu uyar. Doğrusu o ve adamları yoldan çıkmışlar. Musa dedi:- kardeşime de peygamberlik ver, Firavun ve adamları beni dinlemezler. Böylece kardeşi Harun da peygamber oldu. Musa aleyhisselam Onunla kuvvet buldu. Kardeşiyle beraber gittiler firavuna. Firavunu çağırdılar Allah’ın yoluna. Koynundan çıkardı elini nur saçıyordu. Bırakınca asayı ejderha oluyordu. Firavun dedi:- sihirbazlık bu yaptıkların İstersen sihirbazlarımla yarış yap yarın. Halk toplandı meydanda geldiler izlemeye. Yaptıkları sihir mi mucize mi öğrenmeye. Hazreti Musa dedi yapın gösterinizi. Allaha karşı birleştirin güçlerinizi. Batıl zail olacak, Hak galebe çalacak. Sonunda gülen Allah’a inanan olacak. Sihirbazlar ipleri, çubukları attılar. Gözleri boyayıp insanları aldattılar. İpler yılan gibi yerlerde sürünüyordu. Ahali ipleri yılan gibi görüyordu. Sıra geldi Musa’ya bıraktı asasını. Musa bozdu sihirbazların numarasını. Asa, ejderha oldu yuttu ipi çubuğu. Sihirbazları şaşırttı iplerin yokluğu. Sihirbazlar haykırdı:- asla bu sihir değil; İman ettik Allaha, işte bu gerçek delil. Bu olayın karşısında Firavun şok oldu. Hemen imanınızdan dönün diye buyurdu. Siz dedi Musa ile işbirliği yaptınız. İnsanların huzurunda beni aldattınız. Dönmezseniz imandan öldürürüm sizleri. Bacakları, kolları kestirdi çaprazvari. Balçıkla örtmeye kalktı Hakkın güneşini. İnananla birlikte şehit etti eşini. Firavun ve kavmi inkârda ısrar ettiler. Kendi üzerlerine belaları çektiler. Kuraklık, su baskını geldi türlü belalar. İstila etti mısırı çekirge, kurbağalar. Bela gelince başa, yalvardılar Musa’ya. Dediler: -Bela kalksın inanırız Allah’a Bela kalkınca devam ettiler azgınlığa. Yumdular gözlerini koştular karanlığa. Musa inananları alıp çıktı Mısırdan. İzin veren firavun sonra geldi ardından. Çünkü pişman olmuştu onların gitmesinden. Askerleriyle firavun gitti peşlerinden. Kızıl deniz sahilinde yetişti firavun. Dedi Musa aleyhisselama geldi sonun. Allahtan vahiy geldi asanla denize vur. Allah ol deyince denizler bile yol olur. Musa vurdu denize açıldı on iki yol. Her yoldan geçti İsrail oğulları kol kol. Şaşkın firavun, geçmek için denize daldı. Kapanınca sular firavun içinde kaldı. Son nefesinde dedi inandım ben Allaha. Asla kimsenin işine karışmam bir daha. Kapansa da secdeye imansız ölüp gitti. Kızıl denizin sularına gömülüp gitti. Allah dedi: -Cesedini ibret olsun diye Atacağım cesedi yüksek bir araziye. İlahlık davasında bulunanların sonu. Firavun gibi elbet yere sürtülür burnu. İsrail oğulları esaretten kurtuldu. Gidecekleri yer atalarının yurduydu. Giderken Kenan’a putperest kavim gördüler. Ey Musa bize de böyle tanrı yap dediler. Musa onlara sizler cahil bir kavimsiniz. Nasihatler etti, Allaha iman ediniz. Allah emreyledi Musa’ya Tur dağına çık. Çıkınca Musa Rabbiyle konuştu apaçık. Tur dağında Tam kırk gün Musa ibadet etti. Allah, Musa peygambere Tevrat’ı vahyetti. İsrail oğulları Musa gidince tura. Taptılar Samir’inin yaptığı buzağıya. Musa aleyhisselam Tur dağından dönünce. Kızdı buzağıya taptıklarını görünce. Kardeşine dedi ki niçin olmadın engel. Harun dedi dinlemediler yaptılar heykel. Daha fazla üzerlerine gitseydim eğer, Sen gelene kadar kan gölü olurdu her yer. Hazreti Musa buzağıyı attı denize. Günahlara tövbe edip çıktılar temize. Şirkten kurtuldular Allaha iman ettiler. Hak yolunda gideceklerine söz verdiler. İsrail oğulları Tih sahrasında kaldı. Musa asayı vurunca kayadan su çıktı. Gökten indi kudret helvası, bıldırcın eti. Ne yazık İsrail oğulları şükretmedi. Soğan, sarımsak, hububat isteriz dediler. Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler Musa dedi:- Kenan diyarlarına gidelim. Orada bulunan zalimlerle harp edelim. İsrail oğulları yine itiraz etti. Uymadılar emrine teklifini reddetti. Dediler ey Musa Rabbinle beraber savaş. Biz de sonra geliriz arkandan yavaş yavaş. Çünkü biz Mısırda köleydik, savaş bilmeyiz. Yaşamak istiyoruz, savaşıp ölemeyiz. Allah Tih sahrasında şaşırttı yollarını. Eski nesiller çölde kaybetti canlarını. Kırk yıl geçti çöllerde yeni bir nesil geldi. İmanları pazarlıksız… Ne de asil geldi! Onlarla Lut gölünün güneyine geçtiler. Daha sonra zalim bir kralla harp ettiler. Şeria’nın doğusunu ele geçirdiler. Eriha şehrinden Kenan ilini gördüler. Hedefe varmışlardı ışıklar görünmüştü. Musa peygamber yüz yirmi yaşında ölmüştü. Hakka giden yolun kapısını açtı Musa. Görevini tamamladı Hakka uçtu Musa. Mehmet BULUT |
Saygılar