EY BENİM RÜZGAR KANATLIM SULTANIM EFENDİM SALTANATLIM
BÜYÜK FERMAN
-Bu şiiri 30 yıl saklayan Hamit ÜNAL kardeşime- Ey Benim Rüzgar Kanatlım Sultanım Efendim Saltanatlım Ey benim rüzgar kanatlım Sultanım efendim saltanatlım Sen benim en şerefli gündönümümsün Ben senin izinin bekçisi yolunu gözleyenim mirim Emir ordularla sabahladı Ben ölümü süslü bir taht gibi sırtlanarak yola çıktım Ordugah yıkıktı saraylar viran Sen yoktun Biz altın palalar ve atlas döşeklerimizle Sana geldik Sen hangi ırmağın ötesinde Ölümü tuttun bir sükut ırmağı olarak önümüze serdin Efendim Biz sana geldik Demirden yüreklerimizi üst üste sınayarak Karşına çıktık çarşına geldik Sen neredeydin Mirim Salalar bir ezgi gibi ateş kefenleri şenlendirdi Yanık sesli kuzguni bozgun şarkısını develerin ardından sürükleyerek sabahladı Sen neredeydin Sultanım Atlılar gökyüzünü kuşatmış Gözleri şimşek ağızları kilitli Kale kapıları gibi kenetli Öfkeden Yıldırımlar savurarak geliyorlardı Mirim Sanki onlar Denizlerden esen İnce ve keskin Ilgıt yelleri değil Yürüyen dağlardı Konuşmaya başlasa Sanırdın Dalgalarla boğuşan Yedi başlı canavarlardı Mirim efendim Sen neredeydin O sabah Şaha kalkmış tanyeri gibi Pür silah Celali Korkunç sesler çıkararak Saldırıyordu Mirim O Yedi gözü şehla saçları kıvırcık Zenci saçı gibi kıvrım kıvrım Bir yılan gibi kıvrılarak üstüme geldi Gelme dedim gelme gelme Üstüme varma dedim Dedim daha var Biraz daha Beni bekle Ben sultan hazinelerinin mühürdarı Sen kimsin Mirim Ben sana sessiz ve nefessiz Bir fırtına gibi sana saldırandım Sen benim neyimsin Ey benim rüzgar kanatlım Sultanım efendim saltanatlım Dur dedim dur ve beni bekle Sultanım O altın yüzlü gergedan Yüzgörümlüğü vermek için beni bekler Sen dedim dur ve beni bekle Biraz daha dedim biraz daha Gece terini dökmeden Kömür gözlü cellat Sevinç ipini Büklüm büklüm bükmeden Sen dedim dur ve beni bekle Sultanım efendim Hünkarım velinimetim mürüvvetmendim Şehla gözlüm nevbülendimsin Ayım güneşim pürneşemsin Seni ben ateşim ve kinimden Sevgili diye doğurdum Ama sen daha doğar doğmaz Güneşin aç yakasından Tek ve tenha bir aydınlığı kollayarak Atımın terkisine atladın Tuttun beni boğdun Ben seni aç bir zebra Ve geyik rengi gülüşünle karşılamıştım Sen tuttun En güzel ve taze baharı bekleyenimi Zehir diye yuttun Ben onu bedene ve zor güne karşı Karşı koysun diye ayırmıştım Ben seni aç ben seni susuz Ve güle karşı kollayarak İzleyendim Mirim O sümbül saçını yerlere sür Oradan bize bir defalık olsun altın kadehlerden Dostluk şarabını sun Sen serapa ölüm serapa kaygı serapa şiddet Besleyendin Gül yanaklım Gel biraz otur biraz dinlen İstersen Şimşekler gibi çak Yıldırımlar gibi öfkelen Gözünü gökdelenlere vur Kaldır perdeyi Bizi ölüm Sessiz ve hevenksiz bir alev sansın |