Hoşçakal babam!
Hoşçakal babam!
Çocukluğumu gezdim.. Biraz ürkek..biraz korkak.. En çok da üzülerek.. Ata yurdum.. Damı çökmüş , beyaz badanalı evimiz.. Orta yerde toprak kümelenmiş.. Fare yuvaları.. Damdan düşen hasır.. Beyaz duvarda.. İkinizin resmi.. Kasketin.. Bir de bana aldığın.. Beyaz kılıf içindeki Kur’an.. Köşede toprak içinde duran.. Anamın gençlik sandığı.. İçinde..çocukluk resimlerimiz.. Yerde eskimiş bir radyo.. Dikiş makinası yıkılmış üstüne.. İlk aldığın gün.. Bugün.. gibi aklımda.. Nasılda neşelenmiştik .. Tandır başı türküler dinlerdi anam.. Kasketini aldım babam.. Tozlu..topraklı.. Koydum sen gibi başıma.. Seninki kadar yakışmadı.. Sen de bir başka duruyordu... Balkon da çökmüş babam.. Üzüm asmalari kurumuş.. Tandır..ahır.. Ve dedemin diktiği.. İkimizin yaşından büyük. Karaağaç.. Yerli yerinde.. Gerçi damları çökmüş .Karaağaç kocamış. Ama..anıları taptaze. İçimde..kıpır kıpır.. Bir damla düştü toprağa. Yağmurla birlikte gözyaşım Hüznüme..yağdı bulut.. Ayrılık saati yine.. Bir dahakine..bunları da bulamam belki.. Zaman su misali babam.. Yakıp yıkıyor işte.. Bir yüreğimi yakamıyor. Senin yaktığın kadar... Hoşçakal..babam... H. Işık. 15/1/21 |