GELMELİ
Sevdama nokta koyan, o haine söyleyin
Adana, Kadirli’ye, ürke ürke gelmeli Aklımı şokta koyan, o meluna söyleyin Nefret alfabesini söke söke gelmeli İhtarımı çekeli nerdeyse kırk gün oldu Buluşma tarihine koyduğum süre doldu Onuru, gururumu ayakaltına aldı Başına gelecekten korka korka gelmeli Darasız sözlerimi, aklından bırakmadan Her harfi yüreğine, zehir olup akmadan Avdet edince değil, daha yola çıkmadan Alt dudağı çeneye büke büke gelmeli Saklansa da bulurum, Kaf Dağı’nın ardında Tansiyonu yirmiyi yoklar iken bir anda Hâlini düşünecek, elleri şakağında Gözlerine öfkemi eke eke gelmeli Daha yolun başında, merdivenden inmeden Gözlerinden yüzüne akan seller dinmeden Mazeretin, yalanın, gölgesine sinmeden Bakışlarında korku, koka koka gelmeli Atarken adımları, hep gerile gerile Olmayacak düşünde, artık fildişi kule Aklına ben geldikçe, yüzü dönerken küle Beyninden ecel teri aka aka gelmeli Kapanmayan yarama, merhem diye tuz basan Hoşgörü hak getire, vicdanı dama asan Ağzının içindeki, zehir zemberek kusan Bir karış dışarıya, sarka sarka gelmeli Beti benzi atarken, okuyunca fermanı Sarsınca ruh bedeni, işkence elemanı Güvenli görmeyince, yaşadığı alanı Cinleri tepesine çıka çıka gelmeli Vurgunun nedenini, aynalardan sorunca Gündüzün üzerine, geceyi devirince Bel bağladığı Hızır, küsüp sırt çevirince Bahtına kurşunları sıka sıka gelmeli Gök kubbenin üstüne, güneş küskün doğarken Nefretim gözlerinden yağmur olup yağarken Damlasının içine, şelaleler sığarken Düşlerin cenazesi kalka kalka gelmeli Göz ardı edilince, meram anlatan şeyler Yapışınca yakaya, ateşe atan şeyler Çözülünce bedeni, ayakta tutan şeyler Gölgesinin üstüne çöke çöke gelmeli Yazdığım ültimatom! basit deklare değil Emanet canın hakkı, artık idare değil Yaptığından bin pişman olması çare değil Gözlerinde şimşekler, çaka çaka gelmeli Beni ben yapanlar, tok olunca yalana Muhabbetin yerine, çatınca akdoğana Tehdidin gölgesinde, terk ettiği mekâna Kanlı gözyaşlarını döke döke gelmeli Gönlümün celsesinde, kalemi kırılırsa Temyiz hakkı olmadan, cezası verilirse Görüşü alınmadan, gün verip çağrılırsa Kaşları kirpiklere yıka yıka gelmeli Dedirtmeden kendine al başına belayı Yarına bırakmadan, olmadan kabadayı Terk etmeden sahili, haftayı, günü, ayı Perşembe’den Pazar’a, baka baka gelmeli Yıldızların tahtında, sönüyorsa edası Tarihe karışınca, rüyasının sedası Yankılansa semada sessizliğin nidası Kızınca yumruğunu sıka sıka gelmeli İsmini mumyalatan, kirini aklamadan İşe başlamak için, bir lahza beklemeden Kabahati, cürmünü, kimseye yüklemeden Yıllarını hesaba çeke çeke gelmeli Umutla tutunduğu, dal inceldiği için Sabır denen küpümü çoktan deldiği için Son sözün söylendiği, zaman geldiği için Davete yakasını silke silke gelmeli Yüzümü gördüğünde nefesi daralacak Yüreğine korkunun âlâsını salacak Yaşama ümidinin, bittiğini bilecek Umutları, nalları dike dike gelmeli Gidemem karda, kışta, Tufanbeyli, Feke’ye Ayarladım görüşme yerini Silifke’ye Atmak istemiyorum, canımı tehlikeye Delibal’a maskeyi taka taka gelmeli Celil ÇINKIR - KADİRLİ |