HÜD HÜDÜ BELKISA SALSAMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Allah (c.c.) Süleyman Aleyhisselam’a dünya saltanatı vermişti. Bütün dünyaya hükmediyordu. Bu arada bütün hayvanlar, -böcekler, kuşlar- hatta rüzgâr da emrindeydi. Bir gün saltanat çadırını kurmuştu. Bütün kuşlar gelmişler, hünerlerini söylüyorlardı. Sıra Hüdhüd (İbibik) kuşuna gelmişti. O da: - Ey Allah’ın Peygamberi, benim hünerim de şudur. Yukardan baktığım zaman toprak altındaki suyu görürüm. Suyun ne kadar derinlikte olduğunu, rengini, toprak veya kaya arasından çıktığını anlarım, dedi. Ve ilave etti: - Bir sefere çıkarken beni beraberinde götürürsen, benim bu konuda sana faydam olur, dedi. Süleyman Aleyhisselam da onun bu teklifini kabul etti. Bu sözleri duyan karga itiraz ederek dedi ki: - Bu yalan söylüyor. Eğer o kadar hüneri varsa yerdeki tuzağı görsün. Bu, yerdeki tuzağı görmüyor, toprak altındaki suyu gördüğünü söylüyor. Süleyman Aleyhisselam Hüdhüd’e dönerek: - Buna ne diyorsun? dedi. Hüdhüd cevaben dedi ki: - Ey hükümdarımız ve ey Allah’ın Peygamberi! Ben yalan söylemiyorum. Karganın söylediklerine inanmayın. Suyu görüp anladığım doğrudur. Yer üstündeki tuzakları göremeyişime gelince, o başka. Eğer kaza ve kaderimde tuzağa yakalanmak varsa o muhakkak olur. Yer üstündeki tuzağı da görürüm ama, kaderimde olanı göremem. O zaman gözüm görmez olur. Hüdhüdün dediği doğruydu. Nitekim şöyle denilmiştir: "Ecel geldiği zaman göz görmez olur." Hüd hüdü belkısa salsam, dil etsem. Nigâra gönlümü dersem, gül etsem. Sevdâya sevgimi, sersem yol etsem. Gül-nihâli bâzergâna sorayım.! Allı turnam, sana yollar göründü. Gittiğin ellerden, gelmen bilindi. Gözyaşımdan, sana göller bulundu. Sen gelmedin, gölde mahzun kalayım.! Çeşm-i siyâh heder oldu, gelmedin. ! Şive-kârın özler oldu, bilmedin.! Kâlbimde okun var, çekip almadın.! Çöllerinde seni, nasıl bulayım.! Coşkun çaylar gibi, çağlamaktadır. Sinem de tennûrun, kaynamaktadır. Gönlümdeki nârın, dağlamaktadır. Çeşm-i gazâl, şûle ister dolayım.! Ceyranın amanı, sayyâda varmaz. Bilir ki avıdır gözünde, sormaz. Yavrusu öksüzdür, götürür durmaz. Mazlûmun ahıdır, sende bileyim.! Huma kuşu nerededir, bilmezsin.! Âhde-vefâ edip, neden gülmezsin.! Kâlbimi sunarım, hiç mi almazsın.! Sineye sel ol da, birgün alayım.! ...................Eskişehir-2008 |
Saygılarımla
Bahar