Sair!
Kıyametler kopar ince yerinden
Her gün farklı şiirler hep sana dair İnce yerinden tutarım kadehleri Senin dudaklarından içmek seni Saçların dağlardan kopup gelen nehir Gözlerin kadın, güneş doğmaktan utanır Bu yüzden her sabah böyle sancısı tutar Bir tek sözün bile okyanustur beni yutar Tertemiz bir sayfadır sanki tenin Karalanmayı bekler gibi Hiçbir el dokunmasın bu beyazlığa Kopmasın kıyamet ince yerinden Tutuyorum karanlığın sanki belinden Herkes farklı bir sen, farklı bir beden Olmayan yollar bile ayak izinden bahseder Duvarlar dile gelmiş, ağlamaktan beterler Kaşların geceyle dolaşan hilal Sanki kulaklarımda ezan okur Bilal O’na çağırır beni, ben sana gelirim Farkeder mi sendende ona giderim Eline aldığın hangi günah varsa Ver bana, cennet ayaklarımın altında Bari rüyalarda alayım bütün bekarati Senelerce sevişsem kirletemem ben seni Yüzün avuçlarımda kaybolacak kadar Yüzünde kaybolacak kadar kainat Boyutsuzluğun boyutları bir hayli şaşkın Aşkın bile hayalidir aşkın... Göğsüne doğru yaslasam şu aklımı Sarsan bana bu ırmağın kollarını Bacaklarına doğru götürsem ellerimi Yükselsem öylece gökyüzüne bari Senden ışık alsa gün bir renge bürünse Gözlerinde ne zaman şu gökyüzü görünse Ne kadar nefret etsende nafile Uzaklaştıkça yakınlaşırsın bende sahile Üstündeki entari, dile gelen çıplak sesin Çırılçıplak tenin, çırılçıplak sözün O kadar soynmuşsun ki ne giysen gözükecek Tenin uzaklaştıkça gözlerimde büyüyecek Yani ne mekan anlar ne de zaman çözebilir Başkadır dili aşkın ya da bu ayrılığın Hep zıttını çağrıştırır bende herşey Diyorum ki bu nefret ne acayip birşey Sen böyle güzelsin, dokunulmazlığın Gönlümün saltanatına evvela hakim Onlar artık yerime diyor, neden sevmedin Ne kadar şakacı bütün kelimeler... Şakası olur mu bütün bu hakaretlerin Tek tek içimi giydim bütün kelimeleri Tek tek soyundum karşında benliğimi Böylelikle elde ettim işte senliğimi Neyse... Artık Neyse... İşe yaramaz Hiçbir kelime. Düşüyorsun düşünceden Gökyüzüne doğru Sanki dünya tersine dönmüş... |