Gittiğin zaman
bir faciaydı benim için gittiğin zaman
kal diye yalvarmama rağmen mağrur uzaman nasıl olursun beni yüreğinden çıkartan şimdi yıkık-dökük bir aşığım aşktan artan sevgime dedin eski köye yeni bir âdet senin için temennim âdet değil saadet ayrılığın siyahtır rengi umudun mavi pembe ve beyaz neden olmayalar semavi sanki bir tuzaktayım düştüm şeytan ağına bir içimlik su için uğradım ırmağına Rabbimin her ihsanı ayrı ayrı zerafet pay almaya kalkınca sanki kopuyor afet niye oldun umulmaz anda sitem savuran niye oldun ben boyun büktükçe beni vuran hasretim sana, ehl-i fitne dese de erken erkeni-merkeni yok, sana hasret çekerken zulmün pençesi şimdi beni ısırıp yutan kim olur şimdi beni gölgesinde uyutan bak bahar gelmiş yine otlar yeşil gül diri solan da olabilir, o da Hakk’ın takdiri sağlam bir yuva kurmak bizim için muhtemel dik durur mu duvarlar, eğer sakatsa temel dediler aşk zalimdir, gücün yettikçe diren başıma bela sıkca gelir, huzur nadiren bu kedere ne beyin dayanır ne de beden ben sürünüp dururken sen yaşadın haybeden haybe de olsa “lüküs hayat” sana yakıştı senden mahrum ağustos bu fakir için kıştı arifler diyor “aşkın kitabını okuyun” okudukça çıkılmaz oluyor senin kuyun senin bana taktığın lakabdı bu “şıpsevdi” haklısın gülüm, bu kalb seni apışıp sevdi... geçmişi unutup da baksan şöyle yakından bir ödül bulsun Aydın aşka iştiyakından 21. 04. 2020 |