ÜŞÜYORUM
ÜŞÜYORUM
Git şimdi, ey vefalı! Açtırma kötü söz söyleyenlerin dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına Başkasının sevgisine, dostluğuna ihtiyacım yok. Sen okyanussun, Gökyüzünün yıldız yıldız kandilleri yanık, şehrin kandilleri sönük. Zifiri bir karanlık var Ay ışığının altında bir hayalet gibi süzülüyorum, gecenin koynundan bilinmez yönlere gidiyorum dudağımda bir cümle: Gün ışıdığında hâlâ yürümekteydim. Yoruldum. Dünya dediğimiz bir hüzün gurbeti değil miydi zaten? Hüzün ki en çok yakışandı âşıklara. Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yârimden de. Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine, ya Mevlâsını özlemiştir ya da Mevlâsı onu... Mevlâ’yı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevlâ’nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker. Hüzün ki, mevla’nın özlem özlem içime dokuduğu kumaş. Sen canımın içindesin,. Çünkü sen, tümüyle gönüldesin... Ey maşukum; kimsenin bilemediği yerlerde sakladım yüreğimdeydin, yüreğim seninleydi. Sen bilmiyordun, yüreğimde büyüttüm içimdeki ateşi. Yalnızca yalnızlığımda suladım sana olan susuzluğumu.. Sesini duyabilmek hayatımın en nefessiz anı seni görebilmek, en ulaşılmaz hayalimdi. Kuru bir hayali bile çok gördüler. Ne vazgeçilebilirim senden ne de sana ulaşılabilirim. Her gece hasretinle kapanır artık bu gözlerim, Her sabah güneşim solgunlaşır ayrılığın sancısıyla. Saklı tutamadığım sevgimi Başladığım gibi bitirmeli, geldiğim gibi gitmeliydim. Gözlerinden “sen” diye düşerken gözyaşlarım, gitmeye mecburdum. Sen bana bir ömür uzakta olsan da ben bir nefes kadar yakınındayım. Sen olmasan da sensizlikte seninle nefes alıyor olacağım. Baharları bir çiçek olup kokusuyla gönlüne dolacağım. Kimsenin ne dediği umurumda değil… Sadece yaşamak ve görmek istiyorum. Hiçbir hayale sığdıramadığım tek gerçeğimsin. Sevdim işte ötesi de yok gerisi de…. Gel gör ki aşkın bir adı da fedakârlık değil mi?.. Aşk yalnızlığı kabullenmektir... Aşkın denklemi çözümsüz. Alışmak gerek sadece sevmeye. Sevilmeyi tatmadan da yaşamayı öğrenebilir insan. Ama birini sevmeyi, birine sımsıkı bağlanmayı mutlaka yaşamalı. İşte o zaman hayata bir bağlılık oluyor.. “Seni; ne huzuru arayanlara, ne huzuru bulanlara, ne de huzurdan kaçanlara sordum. Güneşin sıcaklığını en iyi kim anlatabilir? Sıcaktan düşüp bayılan mı? Güneşe yolculuk yapan mı? Gölgeye sığınanlara ise güneşi hiç sormamalı... Aşk mabedim… Efendim… Söyler misin? Nedir bu çektiğim acıların mânası? Bu ayrılığın esrarengizliği yüreğime saldığın alevler yeterince erimedimi. Öyle yandım ki; Özlemlerim, boşluğa atılan kuru karanfiller gibi sere serpe dağılıyor acının koynunda… İçime güneş doğmaz oldu artık sen gittin gideli… Saçlarıma aklar düşmeye başlamış, Gözyaşım seccademde buğulanıyor her seher vakti, ama ne sesin geliyor artık uzaklardan, ne de nefesin… Ağıtlar okunur günbegün içli içli… Ellerim titriyor zaman zaman… Ve omuzlarım düşüyor seni düşündükçe… Gör, eserin olan ben, gün geçtikçe artık viraneye dönüyorum… “Düşüncelerim, ipliği kopan tespih taneleri gibi dağılıveriyor sensiz… Şimdi gözyaşlarımdan inci yapmak isterdim sana…Kelimeler şahlanıyor ne zaman sana dair bir şeyler yazmaya kalksam… Yanan dudaklarım, merhem olan avuçlarına ne kadar da muhtaç bilemezsin… “Gözlerimde bir mahmurluk, sensiz uykularımdan arda kalan… Sinemde yumru yumru yutkunamadığım bir sıkıntı… Nefeslerim yetmez oluyor artık şu garip canıma… Ve ben gözlerimi tavana mıhlamış, bir tek seni düşünüyorum… Alnımda boncuk boncuk soğuk terler… Kulağım işitmez oldu artık, sesinden gayri her ne var ise şu âlemde… Göz kapaklarım tutulmuş, hayalin perdelenmesin diye… Artık gözyaşlarımda hasretlik tuzu bile kalmadı acılarımı ılık ılık dindirecek… Kanım donuyor… Bir de üşümedir işliyor ruhuma. Sıcaklığın yok ki yanımda… Ve ardından sabah oluyor, yine bin bir eza ve cefa ile kahroluyorum işte! O ayrılıktan kahroluyorum… Şu dar göğsümün kozasından çıkmaya çalışıyorum. Sonsuz genişliklerin sırrı iki dudağının arasında saklı. Bir kelâm söyle ne olur! Her hecenin tınısında duymak istiyorum sesini . Rüzgârlar savursun beni, yağmurların hepsi alnıma düşsün, taşların hepsi göğsüme düşsün.. Çöller savrulsun, dağlar aradan çekilsin, yokuşlar ve inişler bilsin ki yürüdüğün yollara toz olurum. Heyhat! Pervane’ye döndü narin yüreğim sensizliğinde. Her yalnız âşık değildir; Ama her yanmış; aşkın kuytusunda yalnızdır. ateşinden yanmışım diyorum. Ey aşk..! Nefesini al gel bir an evvel. Dinsin artık kıyametin gürültüsü… Ah ah! Gönlüm çilem, aşkım, kederim, acım, gönlüm! hoş geçimlim, Bir türlü kavuşamadığım, kavuşmaya doyamadığım. Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım. gözyaşlarımın pınarı efendim. Güneş’im. İkı satır yazsan. Kim gücendirdi senin o nazende yüreğini, Hangi kem söz, hangi sinsi nazar seni benden kopardı. Varım yoğum sensin. Karanlıklardayım. Zindanımı aydınlatan tek ışık parıltım. Çöldeki kumlar kadar susuzum. Gelişin nisan yağmuru olsun. Gönlümün nisan yağmurlarıyla ıslanan gülü açmayacak mısın hâlâ? Sözlerin kulaklarında hâlâ taze. Tebessümün geliyor gözümün önüne. Vuslat gibi güzel bir sabah güneş gülüşlerin. Yandıkça serinlediğim. Senin yüzünü görmedikten sonra, Varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar? Aşk’a susamışlığım benim! Aşkın insanı büyüttüğünü olgunlaştırdığını da öğrendim artık. Bu yaşıma kadar kimse öğretmedi bana aşkın karşılıksız olduğunu. Sadece gönülden sevenin bu acıyla kavrulacağını, sevilenin ise sevildiğini bilmeyeceğini... Bana hayatta öğretilmeyenleri öğrettin. Hiç kimseye hissetmediklerimi hissettirdin. Hiç kimse için yapamayacaklarımı yaptım. Pişman mıyım? Hayır, hiç pişman olmadım ve aşkı sonsuzluğuma saklarken bile mutluyum. Hayatımın son basamaklarında bana böyle bir aşkı yaşattın. Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim…” Özledim diyorsun ya ! Sadece kuru bir özledim mi yazdı yanık yüreğin. sebepti ağlamana. Karşılıksız sevgiyi yaşamak gerekiyormuş. Birini sevmenin, delice bir aşkla bağlanmanın güzelliğini yaşamanın hazan mevsimine gelmek olduğunu bilmiyordum. Meğer hayatta ne çok şey kaçırmışım... Ya ben erken geldim, ya sen çok geç kaldın vuslata… Benden gülüş bekleme. Acılarımla mutluyum. Acılarım çatık kaşlı ve ciddi... Fırtınaya yakalandım aşk nereye savurur, bilinmez. Ayrılığımız asırlar kadar uzun, Vuslatımız rüya kadar kısa. Bana öyle bir kelime yaz ki perişan et, pervane et, bir kelime yaz… Öyle bir kelime ki lügatlerde geçmemiş olsun. Öyle bir kelime ki !! daha önce kimse kimseye söylememiş olsun. Öyle bir kelime ki cehennemi söndürsün içimde. Bütün kokular yavan, bütün şiirler soluk, bütün şarkılar ahenksiz artık Sevgiliye bu kadar serzeniş çok görülmez umarım. Evet, yaşadım, gördüm, öğrendim. Sevgi ve aşk sadece tek kişi tarafından yaşanabiliyor. Aşkın karşılığı yok. Bazı insanlar sadece sevmeyi bilir, karşısındaki sever mi sevmez mi hiç düşünmeden sever. Hep bekler sevecek diye, Ve sonunda görür ki kırmamak adına hatır için kendini zorlayarak karşılık verme çabasındadır. Oysaki herkes duygularında özgürdür ve kimse kimseyi zorla sevemez. Kırgınlık olmaz aşkta. Seviyorsan, gerçekten aşkını yüreğinde hissediyorsan Onun mutluluğunu uzaktan seyrederek yaralarını sarmayı da öğrenmek gerekir. Anmaktı ismini muradım, koca yüreğimin damar damar atışlarında. Ağlatmak değil gayem. Oysa ben her harfte bir gözyaşı döküyorum, güneşli günde tir tir titriyorum. Ey aşk! Hani Sen kor kor yakandın, peki sol yanım neden üşüyor .(m.külte 2008 Nisan) |
Hani sen kor kor yakardın
Sol yanım neden üşüyor...
Yüreğinize sağlık çok güzeldi hocam.