Öğüt
Çığırtkanlığıyla meşhur, kocamış, iki büklüm dünya
Her tabiattan varlığı toplar, her birine hitap eder İnsan, hayatla ölüm arasında merkezinde güya Ölüler dirilerden, dirilerse ömürlerinden yer Yetinmezler, bir de kalan umutlarını tüketirler Halbuki onca umut, deniz feneriydi yanıp sönen Yandığında ışığımız olan, kılavuzumuz olan Söndüğünde kılavuzu yolu unutturan, ürküten Engin okyanuslardan bodoslama karaya vurduran An olur kaçamazsın, karaya sen de, sen de vurursun Hayatın içinde yaşayamaz olursun, yaşatmazlar Yaşamaktan duyulan güzelliği göremez olursun Tercih etmek zorunda kaldığında, sana bırakmazlar Camları çatlak, havası yavlak odalara konursun Hakikat gözüne kalın perde çekilir, anlamazsın İnsanlık gönül köşende ateş, verdikçe kavrulursun Su döksen, lık’ır lık’ır içilir, gönlünü bulandırırsın Ya seni de, seni de benzetirlerse kendilerine Yana yana ateşten hal alır da ocaklara yakarsan Ya perde olup da hakikati örtersen birilerine Ya odalarda odunsu odunsu, tozlu tozlu kokarsan... Umut! Evet, umudunu yitirme, vazgeçme, vazgeçme! Yaşa, vuracağın karalara karşı çık bu odadan! Aç kapıları! Hürriyete, hakikate koş, vazgeçme Sığlıklardan enginliğe fersah fersah yol al, durmadan Hayra yoğrulan, üzerine titrenilen ey abdullah! Tercih et iyiyi, kötüyü, doğruluğu, yanlışlığı Unutma! Bu tercih, kaderini değiştirecek, eyvallah Denizfenerini küçümseme, sen de tut bir ışığı Karanlık geçicidir, yalnızlık dilediğin miktarda var İste! Bir şansın daha olmayabilir ve şimdi iste! Yarının olacağını bilemezsin, bizde fanilik var Dua et, dua senin hazinen belki de tek hazinen... Mesut Tütüncüler |