Üşüyorum anne
Üşüyorum anne
Kalın örgü çoraplar giyerdi arkadaşlarım Uçları delik olsa da, Yoksul anaları yamamıştı onları. Paçaları dize kadar buz tutmuş pantolonlarımı Ve karalastik içindeki çıplak ayaklarımı ısıtırken Sınıfın teneke sobasında “ Sımsıcaktır şimdi; Saniye nin ayakları” diye geçirirdim içimden. Kendi; eski ve küçülmüş ceketini giydirirdi dedem “giy kızım üşüyüp hastalanma”derken Yaşlı ve hasta dedeme emanet edilmişliğim Çarpardı yüzüme acı bir şamar gibi. Okul çantasına sıkıştırdığım Kuru ve soğuk ekmek, boğazımı yırtarak insede mideme, daha ilk teneffüste biterdi nimet. Bir başka köydeydi okulumuz, Uzun okul yolu içimi geçirir dayanamzdım. Kahvaltı yapamazdık, Yaparsak; yetişemezdik çetin kış gününde derse, Ondan kalmazdı öğlen yemeğim Guruldayan karnım duyulmasın diye “HARMAN” isimli çocuk kitaplarını Tekrar tekrar okurdum bir köşeye gizlenip. Ben hep yalnız ve uzakta otururdum Öğlen tatillerinde Kimsenin yediğine gözüm kaymasın, Sana özlemimden düştü düşecek gözyaşlarımı görmesinler diye Ben hep açtım okulda anne ve hep üşümüş Ah! benim hasret bakışlım annem Sen gittikten sonra, B ir daha ne yüreğim ısındı ne de ayaklarım. Aliye Uyanık/ Bozok Kızı 16.11.2020/Çanakkale Dalyan. |