selâm olsun yedi askı şairlerine*
1.
ey, imrülkays! dünyadan sürgün edilmiş ruhuna sor bakalım çölden daha büyük ne var cihanda deve derisine yazılmış şiirlerden daha muhteşem, daha muhkem ne var, ne dolaşır, ne ayaklanır ömrünün hep hırpalanmış atlasında 2. ey, tarafe! sevgi nedir, onu yazdın çatlasan da susuzluktan o yakıcı rüzgârdan vazgeçmedin gene de kumlarla kurumlandın, seviştin tabiatın bahşettiği acıyla 3. ey, haris! yiğitlikse yiğitlik gösterdin bunu şiirin iffetini korudun çölde serap oldun devede kitap hakikatler uğruna boğa gibi soludun 4. ey, amr! övünürken yücegönüllüydün sen yerinirken de öyle bahar bahçelerine benzerdin tıpkı -zemherîsiz, ziyansız- gönül lehçelerinde kuru ekmeğini yerken ve giyinirken 5. ey, ahtare! sus biraz çöz devenin ipini semerine gül bırak sonra sen git deven gitsin arkasından öksüz bir çocuk gibi bak 6. ey, zeheyr! çöl senin alfabendir dinindir îmanındır ve de ülkendir arapça’da, türkçe’de yani ki insanca’da kum senin efendindir 7. ey, lebid! arabistan ne yanda ne meyandadır ölüm -sağındaki meleğe sor solundaki meleğe de- neyle harlanır hasret aşkistan bağlarında --- Not: Yedi Askı Şairleri’nin (İmrülkays, Tarafe, Haris, Amr, Ahtare, Zeheyr, Lebid.) şiirleri, İslâmiyetin doğuşundan tahminen 70 yıl evvel (Câhiliye döneminde) yazılmış şiirlerdir. Bu şiirlerde, Arabistan yarımadasındaki göçebe hayatın ayrıntıları, aşk ve savaş izlekleri, çöl ortamından kaynaklı güç yaşama koşulları dile getirilir. Bu şiirlerin içeriklerinde: sevgi, yiğitlik, övünme ve yergi de vardır. O dönemde yazılmış şiirlerden sâdece yedisi, deve derilerinin üstüne yazılmış ve Mekke’deki Hacerü’l-Esved’in üzerine asılmıştır. Ben buradaki şiirlerimi, onları, evrensel şiir zincirinin önemli ve yadsınamaz bir halkası olarak benimsediğimi göstermek için yazdım. (*): BirNokta, Ekim 2012, Sayı 129 |