U S T A
Yaşanılan bu kaçıncı zelzele
İzanımız kaldı göçük altında. Bin musibet geldi başa, nafile İrfanımız kaldı göçük altında. Yüreğimiz kuşatılmış faylarla Sınav dere, deprem değil oylarla Felaketler önlenmiyor vaylarla Vicdanımız kaldı göçük altında. Hazan vakti hüzün çöktü, çığ düştü Derinlerden hunharca bir gülüştü Akın etti cümle dertler üşüştü Dermanımız kaldı göçük altında. Arza hâkim daim asıp kesenler Dört bir yanda haksızlığa susanlar Oluk oluk kin ve nefret kusanlar İmanımız kaldı göçük altında. Dilim benim sürüyordu özünden Aynam idi ayrılmazdım izinden Âyanların aymazlığı yüzünden Lisanımız kaldı göçük altında. Memnun etmek için malum safları Çarpık ruhlu şehre şehvet afları Yıkıldıkça boş teselli lafları Hüsranımız kaldı göçük altında. Kondusuna rüşvet alıp veren kim? Afetlerde bundan zarar gören kim? Ölümlerin hesabını soran kim? Divanımız kaldı göçük altında. Aç köpekler ceplerini doldurur Para var ya olmaz işi oldurur Cenazeyi zaman elbet kaldırır Devranımız kaldı göçük altında. Tabanından tavanına çürük çok Yüklenen de göz yuman da aynı .ok Hak sizlere ömür lakin tasa yok Mizanımız kaldı göçük altında. Yas tuttuğum tef çalarak ödüyor Dar günümde buğzedip kin güdüyor El değil de dostlar boykot ediyor Güvenimiz kaldı göçük altında. Yürek yandı ciğerimiz söküldü Gözyaşıyla ne feryatlar döküldü Düşündün mü nice boyun büküldü? Kaç canımız kaldı göçük altında? Erzincan’dan, Marmara’ya, İzmir’e Bahaneler sığmaz artık tabire El insaf be kabredersin ha bire İnsanımız kaldı göçük altında. Vatanımız kaldı göçük altında. 01.11.2020 Salih ERDEM |