Yeiku Karanlığa Gömülü TabutŞiirin hikayesini görmek için tıklayın İlk Hali
www.edebiyatdefteri.com/siir/1322664/karanlik-tabut.html
Yeiku ile güncelleme...
*** karanlığın tabutunu çivilemek istedikçe ben çiviyle kanatıyorsunuz şafağımı, kafatasımı çiviyle... yine şımaracağım badem ağaçlarındaki dört badem gibi tozlu yollarda iz bırakanlara hürmeten uçurumun dibindeki kimsesiz Tanrılara örtüyorum kalpağımı dilimi anlar mı ilk resmini duvarlara çizenler bebekler doğarken kara mağaralarda duvarlara yüz dört isim yazıyorum saraylarda rüya seyrederken kelebekler gün görmemiş bir mağarada kendini düşünürken o Allah karşıma çıkıyor ulu su dişindeki kemiklerini temizliyor uçurumların yaralarımı yedi yerinden dağlayıp karışıyor kanıma kırılmış kelimelerimin çürümüş dağlarımın köklerini kim diriltecek gökten ışık göndermesin mi yeniden Gün Ana keserin işkencesine sual olunmaz diyorsunuz işaret parmağınıza inmeden sual olunacak kolunuzu kırk yerinden kıranlar göz yummadık gök gürültüsüne vicdanımızın var mı aramızda aşkıyla dostuyla Kibeleyle yalnız uyananlar işte gök dağ, nereden bileceksiniz şamanların pirlerin erenlerin bacıların yurdu yerden dört bin metre, insanlardan uzak, göğe yakın karakışta dövmüş bizi görklü atalar baharları incitmeyi hiç sevmemiş Mergen Han seslerine bir incelik verip çekiç seslerinin kının karanlık olsun deyip düşman üstüne zalimlerin sayfalarına uğurlamışlar yüz bin atlıyı bahtın aydın olsun değmesin ayağına taş diye alın yazılarına kurban olsunlar bana diye yazdırmış Erlik Han işte büyük vadi, bozkır kızıl yaban elması, ekşi ahlat ağacı ünü gökleri aşmış bir dalı yüz dikenli kara çalı ilk ışık görenlerden gelen emanet güneşin çocukları alıçlardan tespih yapmış Rabbini ararken dervişler alıçların zihnimizde yaptığı kırk gecelik son bir düğün kırk birinci günün şafağında kızılcık sopası işte otağımız dört yüz keçinin derisinden göklerin üstünden köprü kuran ırmaklar en karanlık acılara umut olmuş yine de Ülken en çirkin söylencelere kırbaç utancından secdeye kapanıp istersen ağla kıyama kalkınca üç yüz milyon şair sıradağlar gibi yalnız çürümeye başlayınca on üç bin yıllık meşe ağacı dallarını rehin alın diye emri büyük yerden vermemiş deyin Gök Tengri bizler sizler onlar her kimseler hiç kimseler ayağına çorap giyen beş parmaklılar ellerini göğe açmış on parmaklarını seyredenler gözleri bulut bulut başları duman duman çevrilmiş garipler gecenin karanlığında yıldız yıldız Tanrı arayan çaresizler yine boynum bükük sizler için ayıkladığım pirincin taşlarına yaptığım tespihe nakşedilmiş hiçi on bin kartalın gagasına tek tek koyup, kanatlarımı açmayayım mı siz söyleyin göklerden ötesine ölümüne kaçıp anka gibi can suyu dökmeyeyim mi zihnine, ister tek-ister bin Tanrının. *** (Bazı insanları sebepsiz seversin. Bazılarına bin sebep arar, yine sevemezsin. Neyzen Tevfik) |
Bu mergen kim ben onu bilemedim tarihi bir figür mü ? şiirin hayali figürü mü ?
Yine tatlandım ben bu şiirde eksik olma aksiliğine yapacak bişey yok öyle de seviyoruz seni :) şaka şaka güzel adamsın sen diğerlerine benzemeyen :)