ŞEHRENGİZ
ŞEHRENGİZ
İzmit bir gonca gül güneşte açmış Korkudan benzi sararmış Gün tomurcuklanmış gül yağmalanmış Susar durur gün be gün Sultan akşamlarına Sultan Mecit av köşkünde Hayaller kurar Ben düşünürüm Tren sesleri karışır çığlıklara İzmit’te ölüm dehşetli bir intihardır Ben bu kentte adadım Kendimi geçmişe Nice zamanlardan kalma Yitik bir kent Orhan gazi seslenir Elinde kılıç Bre kâfir Nikomedya Bu kent benim Samandra dağlarım Yeryüzü müminlerin Ve en çok bu yüzden Aşk dokunur bu kentte Düzgün ve upuzun bir tarihi var Coğrafyasına yazgılı Saat kulesinde akşam Tiril tiril bir kadındır Kim bilir ne düşünmüştür Akçakoca bu kenti alırken Ya Karamürsel Karşı tepelere taht kurarken Denizle iç içe bir kent Denizle kardeş Ah ne kardeşlik Düşmanlığa dönüştü bu günlerde Kimleri görmedi ki Bu güngörmüş ihtiyar Padişah Sultan Mehmed’i Yavuz Sultan Selim’i Şeyh Muhammed Raşid’i Konuk etti ağırladı Şereflendi gelişiyle Ben o gün denizi gördüm Dalgalar uçuşuyordu Her şey ona hoş geldin dedi Hoş geldin safa geldin Pertevpaşa camisinde Bekler dururlar sabahları Mezarları yıkık Osmanlı bilginleri Orhan Gazi camisinde Kılıçla okunur hutbe Ki kılıçla alınmıştır bu ülke Asmalı kahvenin Ortası şelale O kocaman çınar Osmanlıdan yadigâr Baç alır İzmit valisi Gelen geçenden Yiyen bir pişman Yemeyen bir Diye satar pişmaniyeci Hürriyette yapılmış Eren camisi Biri bayırda Biri çayırda İki kardeş cami Hayırsever’le yarışır Mehmet Ali Paşa Onun adı Hayırsever Berikinin kendisi Zincirli kuyu Masallardan kalma Ölümümün yokuşunda Bekler müjdeci Kanlı bağ korkulu bağ Kanı gitmiş kendi kalmış yadigâr Şimdi okullar yapılmış mezarlığında Bir kadın cesedi çıkmış derler Kaldırılırken Sanki daha yeni gömülmüş Dünkü gibi Yeni doğum yapmış üstelik Anibalın yanında Ruhunu teslim etti Sultan Mehmet (kim bilir ne konuşmuşlardır) Karargâh kurmuş ölüme Eski Hisar’da Gülcük’te Sultan Baba Gelinlik kızların dostu Koca Sinan Yüzük taşı gibi kondurmuş Camisini Kentin ortasına Hamamları yıkık Hamamları viran bu kentin Kocamış çınarları Sıra sıra Demiryolunun çevresinde Asırlık tanıklar Yaşlı ve yorgun Siz altlarında gölgelenirsiniz Sığınarak merhametine Üstünüzde kuşlar Talihine güler Sıra sıra servileri Gökyüzünü taçlandırır Bağ çeşmenin Şehitlerin tahtı orda O en yüksek Türkiye’de Çınaraltı kahvesinde Ne sohbetler demlenir Ramazan gecelerinde Ta sabaha dek Asmalı kahvenin Ortası çeşme Fethiye’de gezme kız adın çıkar Fethiye’de gezme kız kötü olur ha Eskinin rüştiyesi şimdi ortaokulu Acı sudan içme Adı üstünde İkizli çeşmenin Çeşmesi yok İkizi durur Çenesuyu Tam çenenize layık Çenedağı’ndan gelir Çocukluğum ihtilal Adı üstünde 27 Mayıs İlkokulu’nda İdam edildi Yürürdün eskiden beri Kentin kaldırımlarında Hala yürüyorum Bu kaldırımlar beni tanır Kalelerini gezdim Yıkık dökük Harabe Ne düşleri barındırır Yılda bir kez Pilav dağıtılır Bağ çeşmede Fevziye bir başka Bir parça gotik Bir parça esrarlı Eski ulamadan Cevdet hoca Saatçi âli bey konağı Konak ta konak ha Tam yaşama Az boz değil Manzara düşten Konup gelmiş O iç mimari O saltanat Hele huzur odası Bir yanda beşiklik Bir yanda mutfak Salon bir saltanat Saatçi âli efendi de Saatçiymiş ha Şimdi nerde O zevk o estetik Ben de yazdım Bu şehrengizi Yaşadım diye O eski kentte Bir tarihi o güzellikler Büsbütün yok olmadan Şimdi ancak Resimlerde kalmış O taravet o güzellik Resimlerde bulunabilir Ahmet Kemal |