Harmanname...Y’den Ne Akif’i bilirim ne Nazım’ı arkadaş... Necip dersen bana da, kimseye olmaz sırdaş. Han Duvarı çökünce, yol kapanır bu çığda. Tekerleğim dönmüyor, kayıyor malum çağda. Eşinip yırtınıyor, çamur çökek bu yollar. Dadaoğlu seslenir, bu yiğidi kim kollar. Kollayan öte gitsin; başım dik bağrım açık.. Küfretmem lakin, bildin, Adem Havva’dan balçık Kimi Maymundan gelmiş, umurumda değil ki. İster Tanrıyla Şeytan, kör dövüşte eğil ki… Yok arkadaş kulesi, fil dişi; fil dükkanda. Kırılmış tabak çanak, bardaklar hafakanda. “Eyvah eyvah Sakaryam” fabrikatör zehrini Kusmuş sana kirletmiş, Nil ve Tuna nehrini Fırat Dicle diyorsan, kadim çile çekiyor. Bitmiyor bu toprakta, cahil Nemrut ekiyor. Üç beş lord dük düşeşmiş, beymiş paşa sultanmış... Tüm dünyada garibe zincir vuran şeytanmış. Ta çok eski çağlardan tutturmuşlar bir Allah, Her taraf Allah kaynar, görene vallah billah! Kulluk kimine devlet, kimine de zillettir. Çözülmeyen hakikat; zihin yakan illettir. Doğru söyle; bilinmez, gerçekler bilinmiyor. Beylik laflar etmeyin arasan bulunmuyor. “Celladına aşıkmış” diyordu ya üstadlar; “İster ezan ister çan dinlet” kırık kanatlar. Ben haram yemedim, helali bile süzerim. Aynalar kaş mı çatar, ben sır ardı gezerim. Gezemezsin ki… Hayda… Ne işin var bu çayda, Balıklar telef olmuş, çayda değil uzayda. Yazma diyor ehiller, kır dizini otur da; Sen eskiler gibisin. çare ara yatırda. Hatunum diyor yazma, al oku dua et de İşler yoluna girsin, düzelsin memlekette. Off diyorum off dağlar… Yıkılmıyor ey Tanrı’m. Bilirim sanki varsın, uyur musun Allah’ım! Değerli can cananlar kaldırımdan kayanlar... Gökte gezen turistler, yere inen beyanlar; Sen uyu ben kestirem, sen kestir ben uyuyam.. Arada bir ses verme, ben ses vermez kuyuyam. Biri gelir günde der; okunur sağır mısın. Gitsin söyleyiversin, beleşe bağırmasın. La havle Çav Bella’da üçün üçüncüsü kim? Dindar da ölür elbet. bilmez gider nitekim. Dinsizi din ararken, kıyamet bir kopsa ah! Kesilse tüm nefesler, kimse çekmese ah-vah… Çıkmaz mı lambasından Alâeddin’in Cin’i? Prenses kurbağada bulursa prensini; Uçarsa süpürgesi cadının büyücünün; Kızılderili şaman der, bak kutsal tüycünün Tüyü anten gibidir göklerden haber eder: Biri böyle gidemez, biri der elbet kader! Bir cisim yaklaşsın mı, gök ehli; AnunNaki. Hafız dur, kurban olam, vur boynuma, kim baki? Ey şaşkın biçare, de; ben saf yoldan gideyim. Ey Dünyevi zihnine gönlüne ne edeyim. |
Serbest desen pek serbest değil ama serbest gibi,
Hece desen hece değil, ama hece gibi...
Diğer taraftan kafan da karmaşa var gibi...
Ama bu karmaşa renk katmış gibi...
Konu desen derya gibi.
Ne ararsan var gibi...
Bu yazdıklarım da yorum gibi ama değil gibi... Anlaşıldığı üzere; bizim de kafamız karıştı gibi....
En azından şahsen gibi sanırım galiba muhtemelen...
Şaka bir yana:
Bence herkesin harcı değil bu kadar farklı noktayı, tek bir çizgi halinde bir arada, ahenkli ve hem güldürüp hem düşündürür şekilde sunmak....
Diğer taraftan:
Ben ehil değilim ama sen bir soluklan, başka uğraşlar bul. Bu kafa karışıklığı hayra alamet değil... Yaz ama uzun soluklu yaz... Mesela araştırma kitabı gibi bir şeyler. Zaten sürekli araştırma yaptığın için bu kafa karışıklığı.... Her bilgi yeni soru getiriyor peşi sıra. Hadi bir de buna bakalım, belgesel falan derken sen zaten bir şeyler araştırıp duruyorsun. Bunu burada yazmak ne kadar doğru bilmiyorum ki bu yazdıklarımın bazısını aylar önce telefonda da söyledim sana. Şiirde kaleme almış olmamdan cesaretle yazayım dedim...
Sakin kal:)))
Erkan Cem Arslan tarafından 10/3/2020 3:55:33 AM zamanında düzenlenmiştir.