Erkek Adam
“Aşk” dedi, adam.
“Ne anlatılır, ne yaşanır... Aşk, fark edilir... O, yanında olmadığında nefes alamazsın ama camı açınca geçecek sanırsın. Yanından geçtiğinde ateş basar fakat sen bunu havanın sıcaklığına verirsin. Bir gün gider ve bir boşluk hissedersin solunda bir yerlerde… Sen boşluğu doldurmanın yollarını ararken, sebebini düşünürken; biri yakandan tutup sarsar seni. ‘Aşık olmuşsun sen be adam! Üstün başın aşk kokuyor!’ der. Kısa bir an; susar ve düşünürsün. Onunlayken ve onsuzken ki zamanlarını kıyaslarsın. Ardından ciğerine nefes girmesini engellercesine koşar, arar durursun aşkını. Onu bulduğunda da sıkıca sarmalar, Ve ‘Aşık olmuşum ben be kadın! Üstüm başım sen kokuyor!’ dersin.” Ama demedi. Hiçbir zaman söylemedi, söyleyemedi sevdiğini... Tam karşısındaki evin penceresinden onu gördü. Geç kaldığı aşkını… Gözleri doldu hafifçe. O an ayağa hızlıca kalktı ve aynı hızla kapattı perdelerini. Ellerini nereye koyacağını bilemez gibiydi. Sadece ellerini mi? Şimdi kendini bile nereye koyması gerektiğinden bihaberdi. Durdu bir süre öylece... Hiç hareket edemiyor gibi, bir felçli gibi durdu... Ağlama isteğini daha fazla bastıramazdı Bu yüzden sarsılarak ama sessizce ağlamaya başladı. Oysa ne çok ihtiyacı vardı bağırmaya... Çocuk gibi tepinmeye, ne çok ihtiyacı vardı bir bilseniz… Ama yapamıyordu işte! -Dışarıda esip gürleyen o adam, istediğini alan o adam; Şimdi küçücüktü. Savunmasızdı…- Biraz önce ne güzel derdi yok gibi gülüyor, eğleniyordu. Olması gereken de buydu, ona göre. Acısını susarak, bir şeylerden kaçarak, içerek, uzaklara dalarak, düşünmemeye çalışarak, sahte geyik muhabbetlere sahte kahkahalar atarak ve çok mutluymuş gibi gözükerek; bağıra bağıra susarak yaşamalıydı acısını. Çünkü erkek adam, nasıl öldüğünü belli eder mi hiç? |